32. Hoşça Kal Çocukluğum

1K 105 333
                                    

Selam yeniden, bu bölümü ikinci kere yayınlıyorum ilkinde okuyanlar varsa hiç okumamış gibi yapabilir mi watty yüzünden yazma hevesim kaçtı da 🥺 Bu arada bölümde gerçekten not ya da fotoğraf yoktu bazen ekleyecek bir şey bulamıyorum bölüm adını seçmek bile zor geliyor o yüzden garipsemeyin 🥲 Sabrınız için teşekkürler, iyi okumalar 💗




"Kalkalım artık." Chanyeol'ün başını tutup kaldırdım, babam içkisini durmadan yenilerken hiç reddetmemişti ve şimdi başını vücudunda zor taşıyabiliyordu. Bense ablam yanımızdan ayrıldıktan sonra içkimi hiç tamamen bitirmediğim için kimse bardağımı doldurmaya yeltenmemişti, yudum yudum içtiğim soju da midemi doldurmaktan başka bir etki yaratmamıştı. Babamı kontrol ettim, başını kendi omzuna yaslamış uyukluyordu. Son yarım saatte ne konuştuğumuzu hatırlayacaklarını dahi sanmıyordum. "Babacığım, uyan. Gidiyoruz." Garsona el işareti yapıp hesabı istedim ve kartımı hızlıca cihaza okuttum. Bir yandan Chanyeol'ü doğrultmaya çalışıyordum.

"Baban bu sefer ayık, gerçekten. Sarhoş değilim, bana tutunabilirsin."

"Evet, tabii."

Babam masaya tutunarak ayağa kalkarken ben de Chanyeol'ü ayağa kaldırmaya çalıştım, kolunu omzuma attığımda pirinç çuvalı taşıyormuşum gibi dik durmak neredeyse imkânsız hale geldi. Chanyeol göründüğünden çok daha ağırdı.

"Baba, biraz yardım etsen." Babam Chanyeol'ün diğer koluna girdiğinde yükümü hafifletmek yerine iyice ağırlaştırdı, ikisi birden bana yaslanınca hep birlikte masalara çarpmadan restorandan çıkmayı başaramadık. Birkaç öfkeli göz üstümüze dikildi, söylenmelerini duymazdan geldim. "Chanyeol'ü niye o kadar zorladın ki? Alkole dayanıklı değil dedim, içirdin durdun."

"Sarhoş olunca foyası ortaya çıkar diye düşündüm." Babam güldü, kendi ayakları da birbirine dolanıyordu. "Ama iyi çocukmuş. Sevdim."

Kaldırımda üçümüz kol kola yürürken durmadan sağa sola yalpaladığımız için etrafımızdaki insanlar yine söylenmeye başladı. Chanyeol'ü taşıyabilmek o kadar zordu ki yavaş yürüdüğümüz halde nefes nefeseydim ve yüzümün kıpkırmızı kesildiğini hissedebiliyordum. "Bu yaptığın gerçekten hiç hoş değil, seninle tanıştığı için çok heyecanlıydı. O yüzden sana hayır diyemedi."

"Baekhyun'um yoksa sen bana kızgın mısın?"

Dizlerim ağırlığımı taşıyamayıp büküldüğünde yere düşecek gibi oldum ama Chanyeol'ü tutmayı başardım, bir süre kaldırımın ortasında dikilmek zorunda kaldık. Chanyeol'ün omzunu sarstım, ciddi anlamda ayakta uyuyordu. "Chanyeol, hadi kendine gel ne olur."

"Boşuna uğraşıyorsun, bu gece hayatının en iyi uykusunu çekecek."

"Sağ ol, baba. Hiç yardımcı olmuyorsun." Omzumdaki yükle devrilmemeye çalışırken burnumdan soludum, babamın yarım asırlık arabasına vardığımızda yorgunluktan tüm kaslarım seğiriyordu. Yine de bir şekilde Chanyeol'ü arka koltuğa yatırmayı başardım. Babamı da ön koltuğa oturttuktan sonra şoför koltuğuna yerleştiğimde tükenmiş haldeydim. Chanyeol arkada iki büklüm olduğu halde mışıl mışıl uyuyordu, babamın bilinci yerindeydi ama kendisine dahi faydası yoktu.

En kısa yoldan nasıl gideceğimizden emin olamayıp navigasyonu açtım, babam yan koltukta yarı baygın uzanırken mırıldandı. "Baekhyun."

"Hım?" Koltuğu kendime göre ayarlayıp arabayı çalıştırdım, gecenin geç saatleri olmasına rağmen trafik yoğundu ve bu eski araba eve varmadan elimde kalır diye ödüm kopuyordu.

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin