Dersler biter bitmez beşimiz birden Seungwan'ın minicik arabasına doluşup soluğu Seulgi'nin annesi Bayan Kang'ın kuaföründe almıştık, yol boyu soru yağmuruna tutulmuştum ve bu soruları cevaplayabilmek için hangi sırayla gitmem gerektiğinden de emin olamıyordum. Jeongyeon kuaförde ojelerini yeniliyor, Seungwan Jisung'a yüz maskesi yapıyordu. Bayan Kang bunu karşılayamayacağımı söylediğim halde saçıma açıcı sürmeye devam ediyordu ve Seulgi de ona yardım ediyor ve bir yandan olanları annesine özet geçiyordu.
"Ağızlarının payını verdin, Baekhyun. Aferin sana," dedi Seulgi aynadan bana bakarken.
Jisung yeşil maskesi bozulmasın diye çabalayarak lafa karıştı. "Kafes dövüşü yapacaksınız sandım, dövüşecekseniz önden söyleyin de o gün okula gelmeyeyim."
Jeongyeon "Senin dövüşmene gerek yok zaten," dedi. "Hepsini tek başıma hallederim, sen videomuzu çeksen yeter. Ağabeyim sayesinde antrenmanlıyım."
Bayan Kang araya girdi. "Kimseyle dövüşmüyorsunuz."
Seulgi güldü. "Zaten bugün dayak yemiş kadar oldular."
Seungwan maske sürmeyi bitirdiğinde kabını yerine bırakıp yanımda durdu. "Yaptıkları gerçekten çok ezikçe ama fark ettiyseniz birbirlerinden de hoşlanmıyorlar, eninde sonunda dağılacaklar, görün. Bugün Japonlar olanları yalnızca uzaktan seyretti."
Seungwan yanımdaki boş kuaför koltuğuna kendini attığında Bayan Kang işine odaklanmaya devam ederek sordu. "O kız gerçekten zengin mi Baekhyun?"
Bayan Kang'ın çırağı elinde dolu bir tepsiyle yanımıza gelip hepimize kâğıt bardaklarda kahve ikram etti, sıcak sade kahveden bir yudum aldım. "Emin değilim, o kısmı baştan alıyorum. Oda arkadaşım Junmyeon'un teyzesi Seul'de yaşıyor ve ev işlerinde yardıma ihtiyacı olan yaşlı bir komşusu varmış, ben de para kazanabileceğim ufak işler arıyordum. Junmyeon'un teyzesi aracılığıyla bu yaşlı büyükanneyle tanıştım, birkaç seferdir ihtiyacı olduğunda beni arıyor ve evini toparlamamı, bulaşıklarını yıkamamı falan istiyor. Çok tatlı bir kadın, sohbet etmeye bayılıyor ve gerçekten sosyal biri. Mahallesindeki herkesi tanıyor, benim de ona okulda olanları anlatmamı istiyor."
"Yalnız olmalı," dedi Bayan Kang. Kendisi de yalnız bir anneydi, kocasından boşanmıştı ve boşanmasının onu on yaş gençleştirdiğini iddia ediyordu. Gerçekten güzel bir kadındı, onun benimle aynı yaşta bir kızı olabildiğine inanmak çok güçtü çünkü hepimizden dinç duruyordu.
"Evet, hiç evlenmemiş. O büyükannenin evine giderken bir gün aynı sokakta tesadüfen Nayeon'u gördüm, küçük kiralık bir dairede ailesiyle yaşıyormuş. Büyükanne de Nayeon hakkında birtakım dedikodular duymuş, gerçekliğinden emin değiliz fakat zengin adamlarla takıldığını görmüşler."
Jeongyeon oje sürmeyi bırakmış pür dikkat beni dinliyordu. "Kira ödeyen biri nasıl Louis Vuitton sırt çantası satın alabilir? Ya da ne tür biri ona bu kadar pahalı bir hediye alır?"
Seulgi telaşla annesinin hızlı ellerine yetişmeye çalışıyordu. "Yani bir eskort olabileceğini mi ima ediyorsun?"
"Bilmiyorum," dedim. "Bunlar sadece büyükanne dedikoduları, belki zengin bir sevgilisi vardır. Açıkçası hakkımda söylentiler yaymasalardı eskort olup olmaması da beni ilgilendirmezdi, kendileri kaşındı. Evlatlıktan reddedildiğimden falan bahsetmişler, annemle bir süredir görüşmediğim doğru ama babamla aram gayet iyi."
Seungwan saniyelerdir kremalı kahvesini karıştırdığının farkında değil gibiydi. "Çantayı sorduğunda çok sinirlendi, eminim kimsenin öğrenmesini istemediği bir sırrı vardır."
"Söylesenize," dedi Bayan Kang. "O lanet çanta tam olarak ne kadar tutuyor?"
Hepimiz aynı anda iç çektikten sonra yanıtladım. "2500 dolar civarında."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanfictionYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...