8. Gözlerini kapat, elimi tut.

1K 131 193
                                    

Akşamüstü işlek bir barın sokağa taşmış minik masalarından birinde otururken son iki saattir öyle çok konuşmuştuk ki dilim damağım kurumuş vaziyette ilk öğünüm olan biramı iştahla yudumluyordum. Chanyeol elini çenesine koymuş beni pür dikkat dinleyerek anlattıklarıma ara ara kaşlarını çatıyor, durmadan sorular soruyordu. "Tüm bunları benden önce Sehun'a anlatmana alındım açıkçası," dedi kendi birasını yudumlayarak. "Neden önce bana gelmedin?"

"Bilmiyorum, gelmek istedim aslında." Duraksayıp kot pantolonumun üstünden dizimi tuttum, sıcak bakışları üstümdeyken onunla uzun süre göz temasında bulunamayıp sokağın kalabalığına ve ilerideki caddede birikmiş trafiğe baktım. Etrafımızdaki masalarda oturan müşteriler birer birer kalkıyor ve yerine yenileri geliyordu, sipariş ve hesapla ilgilenen garsonlar bir an bile durmuyordu. Oturduğumuz alan dışında sanki zaman hızla akıp gidiyordu da yalnızca biz olduğumuz yerde duruyorduk.

Chanyeol konuşurken acele etmem için ısrar etmiyor, dingin bir tavırla içkisini yudumluyordu. Gözlerimi yeniden ona kaldırdığımda onu beni seyrederken buldum, gözlerimizin buluşmasıyla dudakları hafifçe kıvrıldı. Aynı Mokpo'da tanıştığımız sabahki gibi sevecen bir tavırla karşılıyordu beni. Chanyeol onu yeterince tanımadığım halde bana kendimi güvende hissettiren türde bir adamdı.

Masanın üstündeki sigara paketinden bir dal çıkarıp çakmağıyla sigarasının ucunu ateşlerken görüşmeyeli biraz daha uzamış saçlarının bir kısmı gözlerinin üstüne düştü, bu oturduğumuzdan beri üçüncü sigarasıydı. "Çok tanıdık bir hisse kapıldım," dedim sessizliğimizin sonunda. Masadaki çerezlere henüz ikimiz de dokunmamıştık. "Mokpo'da kendi evimdeyken bile evimde hissetmezdim ama babam bazı hafta sonları beni yemeğe götürürdü, işte o zamanlarda kendimi yaşadığım anın dışında bulurdum. Aynı kalabalık, aynı gürültü, minik bir bar masası ve biraz çerezle hayatın tüm lekeleri birkaç saatliğine silikleşirdi."

"O zamanlara göre daha iyi misin?"

"Bilmem, sanırım iyi olmam gerek. İstediğim bölümü kazandım sonuçta, çabalarımın karşılığını aldım."

"Ama kolay olmamış." Masanın üstündeki dövmeli bileğime ilgiyle uzandığında bileğimi geri çektiğim için şaşırdı, bakışlarından hayal kırıklığına uğradığını fark ettim, bu ifadesini gizlemeye çalışmadı. "Sana karşı yanlış bir şey mi yaptım?"

"Senin yüzünden değil." Yutkundum, kaşlarım çatıldı ve devamını getirirken yüzüne bakmadım. "Taciz."

Yalnızca tek kelime sarf edebildim, bir cümle bile kuramadım. Bu söylediklerim kendi kulaklarımda bir uğultuya sebep oldu ve bunu ona gerçekten de söyleyip söylemediğimi bir an için idrak edemedim, ilk buluşma için seçilebilecek en kötü konuydu bu belki ama ona bu yaşadıklarımı anlatmayı çok istemiştim. Annem bile okulun deposunda olanların kendi hayal gücümün bir ürünü olduğunu söyledikten sonra yaşananları hiç kimseye tam anlamıyla anlatamamıştım, babam dışında bana gerçek anlamda inanacağını düşündüğüm tek kişi Chanyeol'dü. Kafasına kurşun yemiş gibi donuk ve şok içerisinde yüzüme bakıyordu.

Başımı kaldırmadan soğuk bira bardağımı tuttuğumda parmaklarımın gerginlikten titrediğini fark ettim. "Affedersin, boş ver."

Kısa bir sessizliğin sonunda "Bir saniye," dedi kendine yeni gelebilmiş gibi. Elindeki bir sigara tutuyor olduğunu bile unutmuş gibiydi. "Az önce doğru mu duydum? Ne oldu? Hayır, öyle değil. Yani..."

Sesi titrediğinde konuşmayı bıraktı, daha iki nefes çektiği sigarasını küllüğe bırakıp sandalyesinin ucuna oturarak bana doğru yaklaştı. "Başını eğmesi gereken kişi sen değilsin, Baekhyun, ne olur yüzüme bak. Bana anlatabilirsin."

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin