50. Andy'ye Veda

434 63 274
                                    

Burada çok az kişi kalmışız, biz bize kaldık. Şöyle bir vaziyette bile geldiğiniz için teşekkür ederim. 🥲

 Bir veda başlığı ama henüz veda değil, umarım daha fazla eksilmeden birlikte bitirebiliriz 💗





Saat on ikiyi bulduğunda tam tepeye varan güneşle birlikte sabahın serinliği yerini içimizi ısıtan sıcak bir rüzgâra bıraktı. İşletme binasının yakınındaki koruda, sık ağaçların gölgesinden faydalanarak ahşap bir piknik masasında oturuyorduk. Junmyeon önündeki bibimbap kasesini karıştırırken beni dinliyor, ara sıra yüzüme anlamlı bakışlar atıyordu. Gece eve geldikten sonra yatak odamızda olanlar dışında Chanyeol'le aramızdaki meseleyi anlatırken plastik çatalım keyifsizlikle salatamın içinde dolandı. Hava aksine öyle güzeldi ki Chanyeol'ün de burada olmasından büyük keyif alacağını biliyordum. Onunla karşılıklı oturmak, elinden tutup Yonsei'nin kampüsünü gezdirmek ve koruyu göstermek istiyordum. Burası tıpkı geniş bir ormandaymışız gibi nemli toprak ve çam ağacı kokuyordu, etrafta sincaplar bile vardı, o böyle bir ortamda olmayı benden daha çok isterdi. Yanıma yeşil gözlü gri bir tekir kedi fırladı, bir parça tavuğu yanıma bırakırken Junmyeon'a sabahki konuşmamızdan bahsetmeye devam ettim. Kedi tavukla ilgilenmeyip kucağıma tırmandı.

"Baekhyun kusura bakma ama Chanyeol'ün neden bu kadar tepki verdiğini anlayabiliyorum."

Junmyeon'un sözlerini dinlerken, salatamla oynamayı bıraktım. "Ne açıdan?"

"İnsan sevdiği birinin hayatındaki önemli bir ayrıntıyı başka birinden duyduğunda kendini kötü hisseder. Dahası olayı ağzından kaçıran Jisung'du. Herkes biliyordu, ben, Jisung, Jeongyeon, Seulgi, Seungwan, hepimiz biliyorduk. Ama Chanyeol'ün hiçbir şeyden haberi yoktu, kendini dışlanmış hissetmiştir." Sodasını yüksek bir fıs sesiyle açtıktan sonra önümdeki şekersiz kolaya uzanıp onu da açtı. "Ye hadi, tek lokma almadın. Keyfini kaçırmaya çalışmıyorum ama birinin bunları sana söylemesi gerekiyordu."

"Hayır, sorun değil. Ben de aynısını yapardım. Ama lisede aslında neler olduğunu tam olarak bilmiyorlar, bilmemeleri daha iyi gerçi." Çatalımı yeşilliklere batırıp ağzıma attıktan sonra kendimi çiğnemeye zorladım, kucağımdaki tombul kedi mırıldayarak beni sakinleştirmeyi başardı. "Yeonjun'u bilmesini istemiyor değildim, sadece utanç ve suçluluk duygusundan bir türlü kurtulamıyordum. Menajer olayına dek de kendimi acınası hissettiğim için bu tarz konuşmalardan hep kaçındım. Lütfen beni anladığını söyle, amacım kimseyi incitmek değildi."

"Sadece saklanmaya çalışıyordun." Cevabına karşılık başımı salladığımda sıkkın bir iç çekti. "Seni biraz tanıyorsam niyetinin başkalarını uzaklaştırmak olmadığını da biliyorum ama şunu bilmen gerekiyor, tatsız deneyimlerini, yardıma ihtiyacının olduğunu ya da zayıflıklarını insanlara göstermen seni acınası biri yapmıyor. Aksine, bu insanları birbirine yakınlaştırır."

O iştahla yemeğini kaşıklarken söylediklerini düşünerek içeceğimden bir yudum aldım, açlık diyetimi insanlardan gizlemeye çalıştıktan sonra herkesin ortasında tüm gücümü kaybederek fenalaştığım gün çok geride sayılmazdı. Gizlemek, gizlenmek belki de en ölümcül alışkanlığımdı. Artık bundan vazgeçmek zorundaydım.

"Saklanmayı bırakmalısın. Zor olduğunu biliyorum, ancak gördüğün gibi her şeyi içinde tutmak işleri daha da kötüleştiriyor. Chanyeol'le konuş. Ona ne hissettiğini, neden korktuğunu, her şeyi anlat. Aklını okumasını bekleyemezsin, bu onun için de yorucu olur." Duraksayarak bana sözlerini sindirebilmem için zaman verdi, o sırada kalabalık bir arkadaş grubu yanımızdan kahkahalarla geçti, onlar uzaklaştıkça sesleri de yavaşça alçaldı. "Seni tanıdığım için kızamıyorum bile ama bırak o da kırgınlığını yaşasın. Hem aranızdaki şeyin fazla uzun süreceğini sanmıyorum, iki gün sonra yolda öpüştüğünüze dair haberler yazacaklar eminim." Kıs kıs gülerek aramızdaki ciddiyeti dağıttığında ona uyup gülümsedim.

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin