"Beni tanımış olmalısınız. Birkaç gün size göz kulak olmamı istendi, efendim."
"Göz kulak olmak..." Sözünü kestim, önümde duran adama bakarken gözlerimdeki şaşkınlık ve korku yerini öfkeye bıraktı. Kaşlarımı çattım. Bu adam şirketin şoförlerinden biriydi, ayırt edici bir yüzü olmamasına rağmen beni bir kez göz kontrolüm için hastaneye bıraktığını hatırlıyordum ama üstünden epey zaman geçmişti. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken titrek bir nefes alarak arkamdaki Mercedes'e yaslandım. "Annem mi istedi beni takip etmeni? Neden durup dururken?"
"Daha fazla bilgi veremem."
"Çoktan yakalandın, kovulacağını tahmin etmek çok da zor değil." Adam söylediklerimin hiçbirini duymamış gibi başını eğdiğinde daha çok sinirlendim. "Bu araba annemin, o şu an burada mı? Seul'de mi?"
Aramızdaki sessizlik nevrimi döndürdüğünde sesimi biraz daha yükselttim. "Bir şey söyle, annem burada mı? Söyle, onunla konuşmak istiyorum. Kafasına estiği gibi beni takip ettiremez, kendini ne zannediyor?"
Cevap gelmedi, adama kızgınlık ve çaresizlikle baktıktan sonra kendimi tutamayıp acı acı güldüm. Şoförün korku dolu bakışları her hareketimi incelikle takip ediyordu, gülüşümü durduramayıp arabanın yanına çöktüm. Zayıf kahkahalarım yavaşça soldu, şakaklarımı tutarak ne tür bir durumda olduğumu anlamaya çalıştım. "O gece de oradaydın, değil mi? Barda kavganın çıktığı gece. O zaman anlamalıydım."
"Güvenliğiniz tehlikede olduğu için müdahale etmek zorundaydım."
Başımı tutmaya devam ettim. "Sadece beni mi takip ettiniz? Chanyeol?" Bir cevap gelmedi, arabaya tutunarak ayağa kalktım. "Onu da izliyor muydunuz?"
"Sorularınıza ben cevap veremem."
"Polise gidip şikâyet edersem cevap verirsin eminim." Sanki duvara konuşuyordum, adamın ağzını açacak gibi bir hali yoktu. "Anneme söyle, benimle en kısa zamanda görüşmesini istiyorum. Yoksa yarın birlikte ifade veriyor olursunuz."
Başını eğerek onayladı. "İletirim."
Yüzüme bakmaya devam ettiğinde sesimin sert çıkışına engel olamadım. "Gitmiyor musun?" Başıyla selamlayıp arabaya bindi, arabayı çalıştırdığında onu gözlerimle takip ettim. Siyah Mercedes yavaşça park yerinden geri geri çıktı, sonra çıkışa doğru ilerleyip gecenin karanlığına karıştı. Gözden kaybolduğunda ben de arkasından hızlı adımlarla çıkışa yürüdüm. Korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, her ihtimali düşünmek zorundaydım, annemin ne kadar ileriye gidebileceğini kestiremiyordum.
Hastanenin bahçesinden çıktığımda etrafı kolaçan ederek hızlı adımlarla kaldırımda yürümeye devam ettim. Biraz ilerimde bir taksi yolcularını indiriyordu, hızla koşarak yetişmeyi başardım ve arka koltuğa atladım. Dikiz aynasından bana bakan şoförle göz göze geldik, nefes nefese ve biraz da tedirginlikle adresi tarif ettim.
Yol boyunca gerginlikle yanımızdan geçen araçları ve şoförü inceledim, aklımda bin bir türlü korkunç senaryo oluştu. Gerçekten son birkaç gündür mü izleniyordum, en başından beri annemin gözleri hep üstümde miydi merak ediyordum. Chanyeol'le birlikte olduğumu öğrenmiş olmalıydı, onu korkutacak ya da bıktıracak bir şey yaparlar mıydı? Beni görmek istemediği halde neden takip ediyordu?
İki sokak erken inip taksiciye birkaç banknot uzattım, paranın üstünü bekleyecek ya da iyi akşamlar dileyecek dahi vaktim yoktu. Arabadan inip hızlıca yürümeye başladım ve bunu yaparken yine etrafıma bakınmaya devam ettim. Chanyeol'ün yaşadığı mahalle sessiz, sakin ama güven vericiydi. Etraftaki az katlı apartmanların çoğunun lambaları yanıyordu. Yine de başka birileri tarafından izlenmeye devam ediliyor olabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanficYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...