"GENÇ MODEL BYUN BAEKHYUN MÜCEVHER MARKASI VALERY SEOUL İLE PİYASADA YERİNİ ALDI."
Valizimi özenli bir şekilde doldururken biraz ara verip telefonumdan haber başlıklarını okudum, Junmyeon faturaları kontrol ederek sipariş edilen kolyeleri ve bileklikleri minik beyaz hediye kutularına koyuyordu. "Sanki marka yalnızca benimmiş gibi yazmışlar, senden de bahsetmeleri gerekirdi."
"Baekhyun, sen olmasaydın tek başıma o haberlere çıkamazdım. İnan ki benden bahsedip bahsetmemeleri hiç umurumda değil. Şuna bak, yirmi dört saat geçmeden ne varsa sattık."
Yatağının üstünde biriktirdiği minik kutuları gösterdiğinde gülümsedim. "Birlikte başardık, sen olmasan cesaret edemezdim. Ayrıca her şeyi tek başına yapıyorsun, sana yardım edemedim."
"Sen eşyalarını topla, bunlar sorun değil."
"Junmyeon, beni özleyecek misin?" Kışlıklarımı Chanyeol'ün dev bir bilgisayarı andıran gri parlak bavuluna sıkıştırabilmeyi başarmıştım, kalanlar kendi valizimdeydi. Seul'e geldiğimden beri giysilerim iyice çoğalmıştı, buraya ilk geldiğimde yalnızca dört kazağım olduğu için siyah boğazlı kazağımı lavaboda yıkamak zorunda kaldığımı hatırlıyordum. Şimdi aynı valizin içinde Chloé botlarım vardı.
"Yapma, vedalaşıyormuşuz gibi konuşuyorsun, göz açıp kapayıncaya dek döneceğiz." Elindeki kutuyu kapatıp diğerlerinin arasına koydu. "Hem o kadar uzağa gitmiyorum." Junmyeon yaz tatilini ailesinin kutu gibi evinde geçirecek ve işleri oradan yürütecekti, bense sosyal medyaya odaklanacaktım.
"Evet ama seninle oda arkadaşı olmaya çok alışmıştım." Junmyeon'un dersten her döndüğünde bana okul dedikodularını anlatmasını ve sabahları birlikte termosa doldurduğumuz kahvelerimizle okula yürümeyi bile özleyecektim. Tuhaf huyları da vardı gerçi, çoraplarını neden yastığının yanına koyup uyuyor bilmiyordum ama ona çok hızlı bağlanmıştım.
"Belki yeniden görüştüğümüzde beni unutacak kadar ünlü olursun."
Alaycı gülüşü beni üzdüğü için dudaklarımı büktüm. "O kadar hızlı ünlü olamam. Olsam bile sen benim en yakın arkadaşımsın, ne yapacaksak birlikte yapalım, tamam mı? Birlikte zengin olalım."
Hediye paketlerini bırakıp yanıma geldi ve birkaç gömleğimi ikiye katlayıp diğer giysilerimin arasına sıkıştırdı. "İşte bana böyle gel. Şöhret parayı, para şöhreti getirir. Birlikte iyi iş çıkarabiliriz."
"Beni sakın dolandırma, mali durumumuzu kontrol edebilecek kadar zeki değilim." Buruşturduğu gömleklerime iç çekerek baktım ama yardım etmeye çalıştığı için görmezden gelip düzeltmekten vazgeçtim.
"Baekhyun sen şeytan gibisin, sadece özgüvenimi zedelememek için bazı şeyleri bilmiyor numarası yapıyorsun."
"Saçmalama." Valizi birlikte kapatıp fermuarını çekmeye çalıştık. "Bu arada birkaç kolye ucu tasarladım ama henüz dijitale geçirmedim."
"Ne ara?"
"Üstüne oturur musun?" Junmyeon valizin üstüne oturduğunda fermuarı çekmeyi başardım. "Umarım patlamaz."
"Baekhyun, daha stokları bile yenilemedik!"
"Sadece birkaç fikir, üretmek zorunda değiliz. Bak şuradalar." Junmyeon kalkıp çantamın yanındaki çizim defterimi kurcaladı, gözleri irice açıldığında verdiği tepkinin ne anlama geldiğini anlayamayıp korkuyla olduğum yerde bekledim. "Ee, ne düşünüyorsun? Geliştirilebilir, değil mi?"
"Bunları bir yerden çalmadın değil mi? Dava edilirsek mahvoluruz."
"Çalmak mı?" Şaşkınlıkla ve biraz da bozularak baktım. "Ben daha hayatımda bir şey çalmadım." Bu biraz yalan olabilirdi ama tasarım çalmakla itham edilmek iç çamaşırı çalmaktan farklı bir seviyeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanfictionYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...