Merhaba. Bu bölümü biraz geciktirdim çünkü son günlerde hepimizi sarsan olaylar yaşandı. Böyle zamanlarda bir şeyler yazmak veya yayınlamak konusunda tereddüt ettim fakat düşününce, belki hepimizin biraz da olsa nefes almaya, kaygılarımızdan sıyrılmaya ihtiyacı var. Burada, yazdıklarımla sizlere belki de kısa bir an olsun zihninizi rahatlatabileceğim bir alan açmak istedim.
Çoğunuzun benim gibi kadın olduğunu ve şu an hepimizin duygusal olarak zorlandığını biliyorum. Böyle bir dönemde, yazdığım hikayenin cinsel istismar gibi önemli bir konuyu ele almasının belki bir anlamı vardır diye düşündüm. Çünkü bazen yapabileceğimiz en iyi şey, sessiz kalmadan, acı verici bile olsa bu tür meseleleri konuşmaya devam etmek oluyor.
Bu küçük topluluğun bir nefes alma alanı ve birbirimize destek olabileceğimiz bir yer olmasını umuyorum. Umarım bu bölüm size biraz olsun iyi gelir. İyi okumalar, kendinize çok dikkat edin. Sevgilerimle. 💙
Söyledim. Söyledim işte. Ben. Bir. Mağdurum.
Byun Baekhyun, sen bir mağdursun. Şiddete maruz kaldın, hırpalandın, taciz edildin, iftiraya uğradın. Giysilerini yırttılar, en mahrem yerlerine dokundular. Ağladın, hem de çok. Sana yaşattıkları duygulardan tiksindin, kustun. Kabuslar gördün, uyuyamadın. Güvenli bir korunak olduğu iddia edilen dört duvar arasına kapatıldın, iyiliğin için olduğunu söylediler ama oradan çıkıp gerçek anlamda yaşayabilmek için kendine zarar vermeyi göze aldın. Geçmişinden kaçmak için başka bir şehre gittin. İzlerini bir dövmeyle kapattın, yeni bir sayfa açtığını sandın. Andy'yi bir daha aynada görmeyeceğine yemin ettin. Ne zaman başladı bitmek bilmeyen açlık orucun, sen de hatırlamıyorsun. Yansımandaki oğlan her geçen gün biraz daha küçüldü. Sandın ki, o küçüldükçe onu daha çok seversin.
O oğlan, sana kendini sevdirmek için çok uğraştı. Ayakta duramayacak kadar zayıfladığında bile şikâyet etmedi. Çünkü biraz daha dayanabilirse tam istediğin kişi olabilirdi. Yardıma ihtiyacın olduğunu hiç kabul etmedin. Bedenin iflas noktasına geldi, onu ancak o zaman görebildin.
Andy'nin gözyaşlarını durdurmaya çalışmaktansa ağlamasına izin vermek çok daha zordu. Ona defalarca veda etmek istedin. "Hoşça kal, Andy. Git artık, ne olur git. Tamam, seni seviyorum ama artık git."
Gitmedi.
Gitmesine izin veremedim. Yaralı bir hayvanı görüp nasıl yanından geçip gidemeyeceksem onu da görmezden gelemedim. İçimde bekledi. Kabul et, Baekhyun. Bunları yaşadın. Bana berbat davrandın, canımı yaktın ama hepsi senin suçun değildi. Şimdi elimi tut, birlikte ayağa kalkalım. Belki yine düşeriz ama olsun, yine kalkarız.
Her elimi tuttuğunda ben biraz daha küçülüyorum, biraz daha güçten düşüyorum. Bir gün seni bırakacağım ve bıraktığımı fark etmeyeceksin. Beni en son ne zaman hissettiğini hatırlamayacaksın. Ama iyileştiğin vakit adımı hatırladığında kötü hisler olmayacak içinde. Yüzünde bir gülümseme belirecek. "Ah, Andy..."
Gözyaşları, hem de bolca... Her şeyin farklı olacağını sandım. Onlara anlattığımda bana acıyacaklarını, belki de işe yaramaz teselli sözleriyle gönlümü almaya çalışacaklarını düşündüm. İçimdeki acıyı gördüklerinde yaralarımı sarmak için bir çaba göstereceklerdi, öyle zannettim. Ama hiç beklemediğim bir tepki verdiler. Ne acıdılar ne de teselli etmeye çalıştılar. Beni acınası biri olarak görmediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanfictionYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...