46. Bizi Sevdiğimde

894 85 290
                                    

"Ara verelim mi?"

"Hayır, ara vermeden çabucak bitirsek daha iyi olur." Yatağı kaplayan yağ gibi kaygan saten çarşafların arasında otururken yanıtladım. Hiç bozmadan neredeyse bir saattir dimdik durmaya çalıştığım için sırtım ağrımaya başlamıştı ama makyajım h tazeyken bitirmeliydik. Aklımda birkaç poz daha vardı, çekilenleri kontrol etmek de istiyordum. Fakat sonra dikkatimi Chanyeol'e çevirdim, kamerasına değil de direkt ona baktığımda bir an afallayıp kamerasını gözlerini görebileceğim şekilde aşağıya indirdi. "Dinlenmek mi istiyorsun?" diye sordum.

"Boş ver. Dediğin gibi yapalım, bir an önce bitmesi daha iyi."

"Emin misin? Betin benzin atmış, hiç iyi görünmüyorsun." Dudaklarım hafifçe yana kıvrıldı, şakaklarının teriyle nemlendiğini fark ettim. Odada kurduğu kusursuz ışıklandırma sayesinde parlayan tenini kaçırabilmek mümkün değildi. "Yaklaş bana." Bana doğru uzun bir adım atarak aramızdaki mesafeyi kısalttığında parmağımı kemerine takıp onu biraz daha yakınıma çektim. Tam önümde dikildi, başımı kaldırıp şuurunu kaybetmek üzereymiş gibi görünen kararmış gözlerine baktım. Ondan bir tepki bekleyerek hareket etmedim ama o da aynısını benden bekliyor olmalı ki birkaç saniyelik sessizliğimizi bozan tek şey onun yutkunuşu oldu. Elimi pantolonundan geri çekip arkama yaslandım, pantolonunun ağ kısmı belirgin şekilde kabarıktı, birkaç dakika öncesine dek böyle görünmediğine emindim. "Pavlov'un köpeğini duymuş muydun hiç?"

"Ne?"

"Pavlov köpeğine yemeğini getirmeden önce bir zil çalarmış." Bir zil tutuyormuş gibi elimi havaya kaldırıp salladım. "Köpek zamanla zil sesini duyduğunda yemeğin geleceğini öğrenmiş. Zil çaldığında ağzından salyalar akar ve sonra afiyetle yemeğini yermiş. Bir zaman sonra sadece zili duyduğunda bile salyaları akar olmuş." Bana kafa karışıklığıyla baktığını görünce kıkırdadım.

"Neden şimdi bunu anlattın?"

"Ne zaman çekimlerde baş başa kalsak aklın başka yerlere gidiyor." Parmağımı pantolonuna taktım, düğmesini çözerken bir an gözleri kapandı. "Her çekim yaptığımızda sevişecek miyiz?"

"Haklısın, ben..." İç çamaşırının lastiğini aşağıya çekip kabarıklığını serbest bıraktığımda nefesini tuttu. "Sen böyle giyindiğinde köpeğin oluyorum."

"Bir şey giymiyorum, yalnızca iç çamaşırı."

"Giymemen daha da kötüleştiriyor."

Tişörtünü yukarıya topladım, göbek deliğinin altından aşağıya ince bir çizgi halinde inen düzensizce sıralanmış tüyler kasıklarının etrafında toplanıyordu, bu onun saf bir biçimde en erkeksi yanıydı. Karın kasları, şişkin gövdesi ve kabarmış cinsel organıyla tek bir mesaj veriyordu ve başka bir düşünceye kapılabilmek de imkansızdı. Onu bu şekilde görüp de sakin kalabilmek güçlü bir irade gerektiriyordu.

Parmaklarımı penisinin etrafına sardım, dokunuşumla anında biraz daha büyüyerek beni şaşırttı. "Dimdik olmuşsun." Onun yüzünden kısa süre içinde ben de aynı şekilde olacaktım. "Bunun ciddi bir çekim olması gerekiyordu."

"Ciddiyken daha cazip görünüyorsun." Bileğimden kavrayıp elimi kendi keyfince hareket ettirdi, derin bir nefes alarak kamerayı diğer malzemelerinin yanına bıraktı. "Burada bırakalım ne olur."

"Açgözlü davranıyorsun, sana yardım ediyorum. Bitir de çekime devam edelim."

"Sadece bir kez, çok kısa sürecek, söz."

Penisini çektiğim sırada kıvranışını görmek öyle hoşuma gitti ki bakışlarımı yüzünden çekemedim, nasıl da hemen dağılmıştı. "Daha fotoğrafları incelemedim bile, biraz sabret."

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin