Bölüm adı bulamıyorum niye böyle bir şeye bulaştıysam :( Neyse oy vermeyi unutmayın hepiniz öpüldünüz. 💗 Ayrıca hayalet gibi geçip gitmeyin çünkü karma is a bitch canlarım 💅🏻
"Fotoğrafçıyla nasıl gidiyor bakalım?"
Kalbimi çarpıtan kişiden bahsedildiğini anladığım anda elimde olmadan gülümsedim. Junmyeon'la en sefil giysilerimiz içinde elimizde kirli çantalarıyla yurdun zemin katındaki çamaşırhaneye iniyorduk. "Biraz daha yakınlaştık." Son görüşmemizde arabasında yan yana otururken yüzünü ellerimin arasında tutmuştum. O anı hatırlamak yüzümdeki gülümseyişi sürdürdü.
"Evinde kaldığında hâlâ kanepesinde mi uyuyorsun yoksa?"
Hızlıca yanıtladım. "Evet." Çamaşırhaneye girip elimizdeki çantaları boş bir makinenin üstüne koyduk, Junmyeon koyu renkli giysilerle beyaz olanları bir arada makinenin içine tıkmaya başlayınca hepsini geri çıkarıp ayıklamaya başladım.
Junmyeon ne yaptığımı anlamaya çalışmak ve yargılayıcı bakışlarımı dikkate almak yerine başımda dikilip ellerini beline koydu. "O zaman tam olarak nasıl bir ilerleme kaydettiniz söyler misin? Yoksa yanağından öptüm falan mı diyeceksin?"
"Evet. Nereden bildin?" Çamaşırhanenin ortasında gürültüyle alkış tutarak sahte gülücükler attığında delirdiği konusunda kuşkuya kapıldım ama sonra giysileri ayıklamaya devam ettim.
"Aferin lan sana." Yanıma gelip omuzlarımdan sarstığında dengemin kontrolünü yitirip çamaşırları yere düşürdüm ve kâğıt parçası gibi olduğum yerde salındım, aynı boylardaydık ama Junmyeon çok güçlüydü. "İlk adımı da sen mi attın yoksa?"
Junmyeon omuzlarımı bıraktığında birkaç saniye kendime gelemeyip körkütük sarhoş olmuş gibi yalpaladım, sorusunu cevaplarken Chanyeol'ü öptüğüm anı düşündüğüm için utangaçtım. "Evet."
Mokpo'daki fiziksel yakınlaşmamızın yanında pire sayılırdı ama onunla bir ilişkinin ilk adımlarını atıyor gibi hissediyordum, ondan hoşlanıyordum. Mokpo'da da ondan çok etkilenmiştim fakat o zamanlar şimdikiyle aynı kişi değildim. O zamanlar evden çıkmaktan bile korkan, bileğinde bir saatle attığı her adımı izlenen ve kendi adını bile kullanamayan, cinselliği hiçbir zaman deneyimleme şansı bulamamış zavallı Andy'ydim. Chanyeol o çıkmazın içinde bana ilaç gibi gelmiş olsa da o süreçte hayatıma kısa süreliğine girebilmişti.
Şimdi Seul'de tanıdık gözlerden uzakta, kalabalığın içinde kaybolmuştum ve kendimi arıyordum. Gözlerimin içine bakan bir adamı ilk defa karşılaşmışız gibi yeni baştan tanımak güven verici ve keyifliydi.
"İçki sözünü unuttum sanma," dedim Junmyeon'un frekansına uymaya çalışarak. Henüz Chanyeol'ün karşısında tüm çıplaklığımla durabilecek kadar cesur değildim ama arkadaşlarımın şakalaşmaları sayesinde Chanyeol'le sevişme fikri eskisi kadar kötü gelmiyordu. Yere düşen giysileri diğer makinenin içine doldurup iki makineye de deterjan ekledim, Junmyeon bu işi hep bana devrettiği için çamaşır makinesini kaç derecede çalıştırmamız gerektiğini bile bilmiyordu, hatta hepsini bir arada yıkamamızın daha tasarruflu olacağını düşünüyordu. Temizlik anlayışımız birbirine hiç uymuyordu ama idare edilemeyecek kadar kötü de sayılmazdı.
Yanımızda getirdiğimiz deterjanı boş çamaşır çantasının içine koyup koluma astım. Uyumadan önce gelip ıslak çamaşırlarımızı almazsak biri gelip makineyi bizden önce boşaltabilirdi bu yüzden telefonumdan alarm kurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanfictionYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...