İrem sonunda telefonunu açmıştı. Merve abla yani yengesinin doğumu başlamış, telefonu da ağabeyinin evinde kaldığından görmemiş aradığımı. Sorun olmadığını söylemiştim ona. Zaten üç gün sonra gelmişti. Ona ağabeyi yerine başka birine yazdığımı anlatmıştım. Adamın yazdıklarını okumak istedi.
"Biz ne yapmalıyız biliyor musun canım? Şimdi bu şeyin engelini açıp bir güzel küfür edelim, işimiz bittikten sonra tekrar engelleriz." dedi tatlı tatlı.
"İrem saçmalama. Hem ben neden tanımadığım bir adamın sözlerini önemseyeyim ki?" dediğimde önümde eğildi sonra bir eliyle yanağımı okşamaya başladı.
"Canım ben senin çocukluk arkadaşınım. Kendi içinde neyle savaştığının farkındayım, asıl tanımadığın insanlar seni etkiliyor bunu da çok iyi biliyorum. Sen kendine güvenli alanının dışına çıkmazsın. Ağabeyimle de birlikte büyümüş olmana rağmen onunla konuşurken geriliyorsun. Kesin yine aynı şeyler oldu ve ben bu sefer yanında değildim."
"İrem, alışkınım ben. Önemli değil." dedim. Bu dediğime kendim bile inanmamıştım.
"Elif yapma böyle. Kendini alıştırmanı istemiyorum buna. Gözümün önünde kendini sonsuza dek kabuğuna kapatıyorsun." dedi İrem. Önümde eğilip ellerimi tutuyordu bu sırada. Ona sadece acı bir tebessüm etmekle yetindim.
Hatırladığım bir anı vardı. Babamın iş arkadaşlarıyla pikniğe gitmiştik. Kalabalık değildik yani onlara göre. Benim için çok fazlaydık. Beni de sohbete katmaya çalışıyorlardı sürekli özellikle babam. Orada ne nefesim kesilmişti ne bedenim titremişti. Hatta bir süre sonra içimi kemiren olumsuz düşünceler susmuştu.
O gün eve gidip uyumak için yatağıma yatınca kendimi hiç olmadığım kadar öz güvenli hissetmiştim. Bu öz güven sabah uyanınca birden yok olmuştu.
Babamın beni kendimi kapadığım yerden çıkarma çabaları çoktur. Her seferinde pek bir etki etmemesi onu yıldırmıyordu. Babamın çok geniş bir çevresi vardır. İnsanlarla konuşmayı falan sever. Aslında aileme dönüp baktığımda hiç kimse yeni ortamlara girmekten çekinmiyordu, ben dışında hiç kimse.
Nedendir bilinmez aradaki çürük bendim. Bunu sorgulamayı bırakalı da çok oluyordu.
İrem bir anda kalkıp "Ben üstün yemek yapma becerilerimi kullanmaya gidiyorum. Aç kalmayalım." dedi. Bir anda enerji yüklemesi yapılmıştı sanki.
"Üstün olup olmamasını geçtim de senin yemek yapabilme becerin var mı?" diye sordum alayla. Anında yüzü bozuldu, gözlerini kısıp beni kınar gibi baktı.
"Ha sen ha ben ne fark eder. Aramızda ne zamandan beri sen ben var? Hani sadece biz vardı."
Birde İrem her türlü üste çıkardı. Asla laf yetiştiremezsiniz. Bu da yemeği benim yapacağım anlamına geliyordu. İş başa düşmüştü, yapacak bir şey yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırıcısınız Beyefendi|Yarı Texting|
ChickLitBir kız var, içine kapanık kız. Belli bir alanı var kendince güvenli olan. Bu güvenli alanın dışına çıkmayan bir kız. Bu kız arkadaşı telefonlarına cevap vermeyince, arkadaşının ağabeyinin telefon numarasını alır. Ona verilen numaranın yanlış numar...