"Sana beni almaya gelmene gerek olmadığını söylemiştim Emirhan." dedim. Her sabah işi yokmuş gibi beni almaya geliyordu. Dediklerime karşın omuz silkti. Askeriyeye doğru giderken bir anda küçük bir kahkaha attı.
"Ne oldu?" diye sordum.
"Senin bana yazdıklarını hatırladım. Ondan güldüm." dedi. Bakışlarını yoldan çekmemişti.
"Tam olarak hangisine güldün?" diye sordum bu sefer.
"İstabul'a babanın yanına gittiğinde ileride özleyecek başka birilerinin de olacağını söylemiştim. Sende öyle birilerinin olmayacağını söylemiştin. Sonra kalbinin beni ilgilendirdiğini söylediğimde, ilgilendirmesi için ortada bir sebep olmadığını söylemiştin. Hatta ısrarla beni ilgilendirmediğini söylemiştin. Birde beni merak edeceğin günler gelceğini söylemiştim ve sende hiç sanmadığını söylemiştin. Bu arada gerçekten ekran görüntüsü aldım. Aklıma bunlar gelince güldüm işte. Baksana nereden, nereye." dedi. Yapmıştım öyle şeyler. Ama söylemesine bozulmadım değil.
"Senin bana söylediklerini hatırlatmadan sus Emirhan." dedim bende konuyu kapatması için. Ona söyledikleri için kızgın ya da kırgın değildim. Onları aşalı çok olmuştu.
"Emredersin gönlümün komutanı!" dedi o da. "Emin'in her şeyden haberi olduğunu nasıl anladın?" diye sordu. Anlamıştı bildiğimi.
"Beni istemeye geldikleri gün, ben odamda elbise seçerken o da kapımın önünde seninle konuştu." dedim. 'Anladım.' manasında kafasını salladı.
Zaten askeriyeye gelmiştik. O gelmeden yemekhaneden çıkmamamı, mutlaka yanıma geleceğini söylemeyi de ihmal etmemişti.
●●●
"Sevdiğim, ben geldim." diyerek içeri girdi Emirhan. Arkasından diğerleri geliyordu. Yüzlerinde bezmiş bir ifade vardı.
"N'olursun al şunu başımızdan, Deniz'den daha beter oldu." dedi Oğuz.
"Olur. Başka zamanda sen benim başımdan birini alırsın." dedim göz kırparak.
"Ne zaman gideceksin?" diye sordu Emirhan.
"Haftaya." dedim.
"Gitmesen olmaz mı?" diye sordu.
"Çocuk gibisin Emirhan." dedim yalandan sitemle. Omuz silkti sadece.
"Bizde buradayız yalnız. Bu arada bence vazgeçmek için geç değil be yenge. Daha senin evlilik teklifini kabul edip etmediğini anlamayan adamdan olmaz. Yüreğine indi be yenge." dedi Deniz öğüt verir gibi.
Birde o vardı. Ben cevap vermeyince ayrıldığımızı düşünmüştü garibim. Hatta ondan ayrılmamam için beni ikna etmeye çalışmıştı. Yazık, üzülmedim. Benim korkudan aklım çıkmıştı.
"Hatırlatmasana sen şunu. Aklına gelince sinirleniyor. Ayrıca aksiyonlu bir teklif yapma fikri senden çıktı. Senin yüzünden aramız bozulsaydı, sorardım sana. İki hafta kendimi affettirmeye çalıştım ben." dedi Emirhan uyarırcasına.
"Akşam sana geleyim mi?" diye sordu bana dönüp. Konuyu değiştirmişti. Bu konuda yorum yaparsam konu uzayıp giderdi. Zaten acısını gayet güzel bir şekilde çıkarmıştım.
"Ov ov ov. Yanımızda yapmayın." dedi Deniz. Bir eliyle kendi gözlerini, diğer eliyle Oğuz'un gözlerini kapatıyordu. Oğuz dayanamayıp kafasına bir tane patlatmıştı.
"Siz gitsenize. Sevgilimle konuşturmuyorsunuz." dedi Emirhan sitemle.
"Bir ikimiz sap kaldık be Oğuz." dedi Deniz. Kolunu Oğuz'un omzuna koymuştu.
Oğuz "Kendi adına konuş." dedi ve kolunu omzundan ittirip yemekhaneden çıktı.
"İçimi baydın Emirhan." dedi Enes ağabeyde. Sonra o da Oğuz'un arkasından çıktı.
"Yemedik sevgilini ama yarım saat sonra yaptıklarını yiyeceğiz." dedi Deniz ve o da çıktı.
"Sonunda! Sabahtan beri kuyruk gibi peşimdeler. Sen soruma cevap verir misin?" dedi Emirhan.
"Olur, gelirsin." dedim. Gülümsemesi büyümüştü. Sol eli saçlarıma gitmişti. Saçlarımı benden çok sevdiğini düşünüyordum artık.
"Nasıl bu kadar güzeller? Ne kullanıyorsun? Benimkiler bu kadar yumuşak olmuyor." dedi üzgünce.
"Hangi tatlıyı yapayım? Canın bir şey çekiyor mu?" diye sordum.
"Canın ne isterse yap ama benim canım senin yaptığın tatlı çekiyor." dedi muzip bir sesle. Ne tarafa düşeyim şimdi?
"Seni ne zaman istemeye geleyim?" diye sordu heyecanla.
"Babamın bana söylediğini mi söyleyeyim, yoksa başka bir şey mi?" diye sordum. Yanağımın içini ısırıyordum.
"Babanın söylediği tabii ki. Ben biliyordum beni sevdiğini." dedi kendinden emin bir şekilde. Üzgünüm sevgilim.
"Ben otuz yaşıma geldiğimde istemeye gelirmişsiniz. Otuz beşte nişan, kırkta kına, kırk beşte de düğün yaparmışız." dedim. Yüzünde dumura uğramış gibi bir ifade vardı. Ne yapayım, gerçekten böyle söylemişti. Bakışlarını yüzümden çekip parmaklarını saymaya başladı.
"Şaka mı yapıyorsun?" diye sordu emin olmak için. Başımı iki yana salladım.
"Ben, babanın beni sevdiğini sanmıştım." dedi üzgün bir ifadeyle.
"Seni sevmese ne yapar ne eder beni yanına alırdı, yani galiba. Seni sevdi, sadece beni çok daha fazla seviyor. Hem bence o kadar ciddi değildi, ciddi de olabilir ama ben bir şey istersem geri çevirmez. En çok emin olduğum şey bu." dedim onu rahatlatmak için.
"O zaman sen gittikten birkaç gün sonra seni istemeye gelelim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırıcısınız Beyefendi|Yarı Texting|
ChickLitBir kız var, içine kapanık kız. Belli bir alanı var kendince güvenli olan. Bu güvenli alanın dışına çıkmayan bir kız. Bu kız arkadaşı telefonlarına cevap vermeyince, arkadaşının ağabeyinin telefon numarasını alır. Ona verilen numaranın yanlış numar...