Hoş geldiniz sevgili yârilerim.. 🫶🏼
Buyurun bölüme diyelim o zaman :)Müzik: Selin - Yalancı Bahar
^^^
Begüm Kandemir
''Lütfen dikkatli taşıyın, bir şey olmasın ona lütfen!''
Üç tane hemşire ve bir tane doktor, Murat'ı sedyeyle acilden içeriye doğru taşırken ben ise derin nefesler verip köşede durdum ve soluklanmaya çalıştım. Kolumdaki saate baktığımda gecenin 12.49'u olduğunu gördüm. Cebimdeki titreye titreye bir hal olmuş telefonumu çıkarttım ve susmak bilmeyen mesajlara göz attım.
Annemden otuz dört, babamdan yirmi sekiz cevapsız arama, hatta kardeşim Beril'den bile on beş cevapsız arama almıştım. Ancak ne konuşacak durumum ne de halim vardı. Mesaj atıp en azından nerede olduğumu bilsinler diye düşündüm. Annemle olan mesaj kutuma girdim.
Begüm: Anne beni merak etmeyin, iyiyim. Şuan hastanedeyim. Okuldan bir arkadaşım rahatsızlandı, ailesi yurt dışında olduğu için kimsesi yok, yanında durmam gerekiyor. Muhtemelen bu gece gelemeyeceğim, okula da gidemeyecek gibi görünüyorum. Ben size olan biteni haber vereceğim. İyi geceler.
Derin bir nefes alıp hastane koridorundaki sandalyelerden birine oturdum. Elim ayağıma dolaşmıştı, ne yapacağımı bilmiyordum. Murat bilincini kaybettiğinden beri, başından olduğu gibi sakin kalamamıştım. Attığım çığlıkla, evdeki hizmetli sonunda yukarıda bir şeyler olduğunu anlayıp yanımızda belirmişti.
Daha taksideyken ambulansı aramıştım, zira Murat hiç olmadığı kadar ciddiydi. Evdeki hizmetli pek bir şey yapmasa da neyse ki ambulans ekiplerini odaya yönlendirmek gibi ufak yardımlarda bulunmuştu.
Onu kurtaramayacağım, tek başıma kaldım ve onun bu halini benden başka bilen kimse yok diye fena bir panik haline kapılmıştım ama çok şükür hastaneye ulaştırmayı başarmıştım.
Annemden gelen aramayı gördüğümde meşgule atıp konuşmayı reddettim. Zaten nerede olduğumu haber vermiştim. Şuan öncelikli olan durumum Murat'ın durumunu çevreye haber salmaktı. Rehberimde gezinmeye başladım.
Efe'yi aramam en doğrusuydu, ne de olsa kardeşiydi fakat numarasını sildiğimi hatırladığımda omuzlarım düştü. Biraz daha bakındım. Umut'un adını gördüğümde elim onun numarasının üstünde durdu. O en azından Efe'ye haber verebilirdi.
Umut'un numarasını çaldırıp telefonu kulağıma götürdüğümde uzun uzun telefonun çalışını dinledim. Uyuyor olabilirdi, yarın okul vardı. Milletin bizim gibi derdi yoktu ne de olsa! Vurup kafayı yatmış olma ihtimali yüksekti. Fakat benim düşüncemi haksız çıkarıp telefonu açtığında rahatlamışçasına bir gülümseme koyverdim.
''Hayırdır Begüm gece gece? Adres istemeler, sonra aramalar falan.. Rüyanda beni gördün herhalde.''
Normalde olsa dediğine gülerdim ama şuan o durumda değildim. Yaptığı espriye yanıt vermeden direkt olarak konuya giriş yaptım. ''Umut, çok kötü bir şey oldu. Hemen hastaneye gelmen lazım.'' Ciddileştiğini ses tonundan anladım. ''O ne demek öyle, ne hastanesi? İyi misin?''
Derin bir nefes verdim. ''Ben iyiyim, bir şeyim yok. Ama..'' Dilim varmadı başta. ''Ama?'' dedi sorgular bir ses tonuyla. ''Murat.. O iyi değil.'' diyebildim sadece. Bir süre sessiz kalsa da sonrasında konuşabildi. ''Ne oldu ona? İyi mi? Begüm bir şey söylesene, nasıl durumu?''
Sesi iyiden iyiye kötüleştiğinde gözlerimin önüne gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdım. ''İntihar etmeye kalkıştı. Daha şimdi hastaneye geldik. Buradan anlatamam, gel de detayları öyle konuşalım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK EN NİHAYETİNDE
Teen FictionUyarı: Kitap, küçük yaştaki okurlar için uygun olmayan içerikler (küfür, argo, şiddet, cinsellik vb.) barındırmaktadır. ☀️ Meyra Atilla, lise üçüncü sınıfta çoğu tipin asosyal diyebileceği, tek işi okuldan eve rutinini gerçekleştirmek olan, kitap b...