49. bölüm: 🌑

29 2 0
                                    




Müzik:
Emre Fel - Veda Türküsü





Hoş geldiniz sevgili yârilerim! 💃🏼

Bu bölümü yazarken o kadar heyecanlı hissediyorum ki anlatamam. Kitabın en yazmak istediğim kısımlarına sonunda ulaştım ve sonraki bölüm Aşk En Nihayetinde'nin miladı olacak.

Şaka gibi ama gerçek, kitabın finaline adım adım yaklaşıyoruz ve benim içim kıpır kıpır oluyor. Bu zamana kadar üç tane kitaba başladım ve AEN benim ilk kurgumdu, benim için hepsinden özeldi. Diğerlerinden önce ilk onun finalini yazmak benim için çok ayrı bir yerde olacak.

Neyse, daha fazla uzatmayalım ve bölüme geçelim.

Not: 2015 yılının son bölümüdür.






^^^






Meyra Atilla
1 ay sonra

''Ufak bir işim var anne, bir saate gelirim eve.''

''Yine Şevval'in yanına gidiyorsun değil mi?'' dedi yumuşak bir ses tonuyla. Buna karşılık sesimi çıkarmadım. Zaten cevabı biliyordu.

''Çok geç kalma Meyra.'' dedi telefondaki annem. ''İnce giyindin ve akşama doğru hava soğuyor. Ben demiş olayım da.'' Yolda yürürken önüme çıkan taşlardan birine ayağımın ucuyla vurup ileriye fırlamasını sağladım.

''Tamam, kalmam. Görüşürüz.'' dedim ve bir şey demesini beklemeden telefonu kapattım.

Telefonumu siyah hırkamın cebine sokarken omuzumdan düşmeye meyilli çantamı düzelttim. Okuldan az önce çıkmıştım ve yine kendimi burada bulmuştum. Mezarlıkta.

Şevval'i kaybedeli tam bir ay olmuştu ve bana hâlâ normal gelmiyordu. Sanki mezarına gittiğimde bir yerden çıkıp ben yaşıyorum, buradayım diyecek gibiydi.

Mezarlığın girişinden aheste aheste ilerleyip Şevval'e doğru yürümeye başladım. Yürürken önüme değil yere bakıyordum. Ayakkabımın desenini ezberlediğim sırada amacıma ulaşmam sebebiyle durdum fakat gördüğüm kadarıyla Şevval'in misafiri vardı.

Yunus Karaçimen her gün olduğu gibi tekrardan buradaydı. Ne zaman gelsem burada oluyordu. Şevval'in yanında mı yatıp kalkıyordu bilmiyordum, tek bildiğim öldüğünde bile yanından bir dakika olsun ayrılmayışıydı.

Bana arkası dönük bir şekilde Şevval'in mezar taşında oturuyordu. Geçenlerde ailesi sonunda bir mezar taşı yaptırmayı akıl edebilmişti. Sanırım Şevval için yaptıkları son iyi şeydi.

Hiç sesimi çıkarmadan ellerimi hırkamın ceplerine sokarak yanlarına yaklaştım. Oldukça uzun boylu bir ağacın gövdesine sırtımı yasladım ve Yunus'u izlemeye başladım. Sol eliyle mezarın üstündeki toprağı okşuyordu, saçını okşuyormuş gibi.

''Bugün geç gelmek zorunda kaldım Şevval'im, çok özür dilerim.'' Bunu dediğine göre yeni gelmiş olmalıydı. Son bir haftadır hastanedeki ve cenazedeki hâlinden eser yoktu. O, o kadar sakin konuşuyordu ki sanki Şevval karşısındaydı ve muhabbet ediyorlardı.

''Son zamanlarda hiç iyi değilim. Yani sen gittiğinden beri.'' dedi. Bir süre sustu. Sonra tekrardan girdi söze. ''Evde ne var ne yok kırıp döküyorum. Tamamen istemsiz bir şekilde oluyor. Sürekli dalıp gidiyorum, o an ne yaptığımı ne ettiğimi unutuyorum, uçup gidiyor.''

Histerik bir gülüş attı. ''Bu yüzden annemler benim için psikolog randevusu almış. Oraya gidip geliyorum. Gittiğim hastane biraz uzakta, bu yüzden geç kaldım.''

AŞK EN NİHAYETİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin