41. bölüm: uludağ tatili

23 2 0
                                    

Medya: Yunus Karaçimen

Müzik: Ogün Şanlısoy - Saydım

Hoş geldiniz sevgili yârilerim!
Keyifli okumalar.. 🫶🏼





^^^




Meyra Atilla
1,5 ay sonra

''Anne beyaz şişme montum nerede? Bulamıyorum!''

Dolabımı karıştırıp dururken bir yandan da işaret parmağımla kafamı kaşıyordum. Nereye kaybolmuş olabilirdi ki bu mont? Yer yarılmıştı da içine girmişti sanki.

''Nereye bıraktıysan oradadır Meyracığım!'' diye bir ses yükseldi içeriden.

Gözlerimi devirdim. ''Anne bırakabilmem için önce giymem gerekiyor değil mi? Bu sene hiç giymedim ben onu!'' Birkaç dakika sonra odamın kapısı açıldı ve annem içeri girdi. ''Pardon, alışmışım aynı şeyi söylemeye.. Bakayım bir bende, dur.''

Histerik bir şekilde güldüm ve annemin dolabı karıştırmasını izlemeye başladım. Bugün sonunda sömestr tatiline girecektik! Okula karne almaya hazırlanıyordum. Uzun zamandan sonra -liseye geçtiğimden beri almıyordum- belge alacaktım, ondandı bu heyecan. Gerçi belge dediysem de yetmişi zorlayarak teşekkür almıştım ancak bu bile benim için lütuftu. Ama tabiki bir Efe'nin doksan yedi ortalamalı takdir belgesi etmiyordu. Çocuk zekiydi anam, ne yapalım!

Annem montu bulmuş ve bana uzatıyordu. ''Bir şeyi de tek seferde görüp bulsan şaşarım kızım.'' Tekrar gözlerimi devirmeden edemedim. ''Senden bir şey isteyende kabahat anne.. Bak şurada kızın ayda yılda bir belge alıyor. İnsan bir tebrik etmez mi?''

Kıkırdadı karşımda hunharca. ''Evet, sorma valla. Başımıza taş yağacak! Unutturma da bir ara pasta keselim. Böyle nadir şeyleri kutlamak lazım anneciğim.''

Sahte bir şekilde güldüm. ''Çok komik!'' Odadan çıktım ve telefonumu cebime yerleştirirken kapıya doğru ilerledim. ''Bizi okula Elif Abla bırakacakmış anne. Haberin olsun.''

Ayağıma yüksek taban siyah botlarımı geçirirken annemin sesini duydum. ''Aa öyle mi? Dünürüme selam söyle o vakit.'' Ben işimi bitirip doğrulduğumda kapının kenarındaki valizimi uzattı. ''Hadi bakalım, varınca haber verin.'' Kafamı salladım ve annemi öpüp vedalaştım.

Evet.. Birtakım gelişmeler de olmuştu tabi. Bir buçuk ay kös kös oturmamıştık. Merdivenlerden inip kapının önüne çıkana kadar şu bir buçuk ayda yaşadıklarımız aklımda film şeridi gibi geçmeye başladı.

Efe daha fazla dayanamamış ve gidip anneme bir ilişki içinde olduğumuzu söylemişti. Tabi bunu benim haberim olmadan yapmıştı. Ben annemin onaylamayacağını düşünürken, o ters köşe yapmış ve ilişkimizi sonuna kadar desteklemişti. Bunlarla birlikte Efe'nin yengesi ve amcasıyla da detaylı bir şekilde tanışma fırsatım olmuştu.

Onlar da beni çok sevdiklerini, ne zaman istersem gelebileceğimi söylemişlerdi. Bu beni mutluluktan havalara uçurmaya yetmişti de artmıştı. Siz birde Efe'yi görseydiniz.. Okul bahçesinin ortasında konfeti patlatmıştı! O an ona biraz kızmış ve herkes bizi izlediği için utanmıştım fakat şuan aklıma geldikçe sırıtıyordum. Salaktı bu çocuk ya!

Gerçi hâlâ babamın haberi yoktu ama şuanlık annemin öğrenmesi kâfiydi. Babama da zamanı gelince söylerdik.

Bir diğer gelişmeye gelecek olursak.. Okulumuz iki hafta önce sınavlar biter bitmez bir deneme yapmış ve eğer ilk yetmiş kişinin arasına girersek bizi üç günlüğüne Bursa Uludağ'a kış tatiline götüreceğini söylemişti. Biz de durur muyuz, tabiri caizse it gibi çalışmıştık. Efe beni çok çalıştırmıştı, aynı zamanda kendisi de çok çalışmıştı. Hatta sadece biz değil, tanıdık tanımadık herkes çok çalışmıştı.

AŞK EN NİHAYETİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin