-34.bölüm-

186 18 2
                                    


Turgut Karalı'dan...

"İdris, ne olacak bu çocuklar böyle?"

Uzun bir sessizlik sonrasında sigarasından bir nefes alıp dumanı dışarı bıraktığında karısı Minel' e bakıp gülümsedi ve karısı da ona gülümseyerek karşılık verdiğinde bu hallerine gülümsemek ile yetinmiştim.

Bir zamanlar Hande ile bende böyleydik, bize yazık oldu...

"Herşey olacağına varır Turgut, Eda gayet güçlü bir kız onca yaşananlara rağmen ayakta duruyor."

Yüzümde oluşan gurur dolu gülümseme ile İdris omzumu destek verircesine sıvazladı ve geri arkasına yaslanıp Minel ile işler hakkında konuşmaya dalmıştı.

İdris ile Minel'e veda edip yanlarından ayrıldım ve arabama binip Trabzon'dan, İstanbul'a doğru yola çıktım...

********

Eda'dan...

Üzerimde ki yer yer yırtılmış olan ve kanlı olan beyaz elbise ile öylece koşuyordum ciğerlerime yüzlerce iğne batıyormuş gibi nefes aldıkça canım yanıyordu.

Ayaklarımda ayakkabı bile yoktu ayaklarıma batan taşlardan dolayı kanlar oluşmuştu ancak arkamdan gelen sis gibi insan silüetinde ki karartı bir türlü peşimi bırakmıyor daha da hızlanıyordu.

En sonunda kendimi yüksek bir uçurumun kıyısında bulduğumda aşağı baktım uçsuz bucaksız denizin dalgaları, kayaları yok etmek istercesine çarpıyor ve öfke ile dalgalanıyordu.

Tam arkamda hissettiğim buz gibi esinti ile arkamı döndüm yemyeşil gözler vardı ancak geriye kalan tüm beden siyah dumandan oluşuyordu, göğüsüme doğru uzanan el ile olduğum yerde kas katı kesilmiştim.

Siyah dumandan oluşan o el bana dokunduğunda tüm iç organlarım sıkışmış gibiydi siyah dumandan oluşan silüet daha da yaklaştığında göğüsümde ki baskı daha da artmıştı en sonunda uçurumdan aşağıya doğru savrulduğumda soğuk rüzgar derimi yüzer gibi yakmıştı beni.

Tam yere çakılacakken güçlü bir sıçrama ile araladım gözlerimi, terden dolayı her yerim sırıl sıklam olmuştu saçlarım enseme yapışmış, dudaklarım kup kuru olmuştu.

Bir kaç dakika boyunca rüya nın etkisinden çıkmak istercesine tavanı seyrettim...

"Eda, uyandın mı?"

Doktor'un sesi ile kafamı kapıya doğru çevirip gözlerine bakıp uykulu çıkan sesim ile konuştum.

"Yok hala uyuyorum."

"Hadi kalk, kahvaltı edeceksin, sonra antrenman yapacaksın, sonra duş alacaksın, sonra da misafirimiz var."

"Kim geliyor?"

"Kızma lütfen."

"Kızmayacağım söz."

"Turgut Karalı."

"Ha? O kim?"

Doktor gözlerini devirdiğinde gülümsedim.

"Tamam tamam babam geliyor anladım."

"Ne yani kızmadın mı?"

"Dün yeterince kızdım ve kırıldık daha fazlasına gerek yok doktorcum."

"Mantıklı hadi kalk."

"Sence ben güzel miyim Güney?"

"Dur bakayım??"

Hızlı adımlar ile yanıma geldiğinde kaşlarımı çatıp ne yapacağını dikkatle inceledim.

Ancak Güney üzerime doğru eğilip yüzümün her detayını ezberlemek ister gibi inceledi ve sonunda konuştu.

"Çok güzelsin özellikle çillerin ve sevmediğin dudağının kenarında duran küçük ben ile daha da güzelsin."

"Hmmm..."

"Hm hm...hadi kalk artık çok kaytardın bakıyorum."

"üffffff....."

"Doktor'a üflenmez kalk."

"ÜFFFFFFF!"

Dudağımda hissettiğim öpücük ile şaşkınlıkla gözlerimi açtım ancak doktor çoktan koşarak odadan çıkmıştı ben ise arkasından yastık fırlatıp hakaret etmek ile yetinmiştim...

"APTAL!"

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin