-37.bölüm-

120 19 1
                                    


Eda'dan...

Dün gece duyduğum itiraf ve aldığım sürpriz yemek ile kendimi prensesler gibi hissetmiştim yemek sonrası birlikte dağ evine gelmiş ve baş başa kalmıştık.

Güney tam yanımda üzerinde siyah bir tişört altında ise siyah bir şort ile yatıyordu.

Kollarımı vücuduna dolamıştım kafam ise tam kalbinin üzerinde sol bacağım ise vücuduna dolanmıştı.

Güneyin ise sağ eli belime dolanmış yüzü boyun girintimde sıcak nefes alış verişleri boynuma çarptıkça huylandırıyordu ancak uyandırmamak adına kendimi olabildiğince kasmıştım ve haliyle terlemeye başlamıştım.

Bir kaç dakika sonunda Güney hareketlendiğinde biraz geri çekilip yüzünü inceledim ancak bundan rahatsız olmuş olacak ki geri kendine çekmiş ve kafasını boyun girintime gizlemişti.

Kahkaham odada yankılandığında Güney sağ ve sol boşluğumdan uzun kemikli ellerini ilerletip gıdıklamış ve beni sırt üstü yatırdı ardından kendisi de üzerimde yerini aldığında kolları iki yanımda gözleri tam gözlerimi hedef almıştı.

Nefes nefese kalmış ve saçları dağılıp yüzüne doğru düşmüştü, yüzü ise kızarmıştı gözleri uyku mahmurluğundan dolayı çok güzel görünüyordu dudakları ise hafif şişmişti yerimden dirseklerimin üzerine yükselip dudağına hafif bir buse kondurdum ve geri çekildim.

"Hâlâ inanamıyorum Eda."

Ellerimi göğüs kaslarında dolandırdıktan sonra ensesine doğru ilerleyip yumuşacık saçları arasına daldırdım ve yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdım.

"Bence inanmalısın artık."

Yüzünde oluşan muzip bir gülümseme ile dudaklarıma baktığında refleks olarak dudaklarımı yalamıştım, Güney bakışlarını kaçırıp derin bir nefes alıp kalktı ve kendisini toparlayıp konuştu.

"Hadi acıktım ben güzelim, kahvaltı hazırlayalım."

"Hazırlayalım ama sen duşa gir ben de yatağı toparlarım sonra da mutfağa inerim olur mu?"

"Yatağı boşver ayrıca duşa girmek istemiyorum gidip yemek yiyelim kurt gibi acıktım."

"Tamam o zaman."

Aşağı indiğimde gece incelemediğim evi inceledim çoğunlukla ahşap olduğu için sıcak bir havası vardı.

Mutfağa doğru ilerleyecekken gözüme ilişen resim ile olduğum yerde durdum ve yüzümde ki silik tebessüm ile resmi inceledim.

Doktor'un küçüklük hâli, Anne ve Babası vardı. Minel hanım, Güney'i kucağına almış sevgi ile oğluna bakıyordu, İdris bey ise bu manzaraya hayranlık ile bakıyordu.

Arkamdan gelen ses ile resmi hızla yerine koydum ve arkamı döndüm.

"Doğum günümde çekilmiş, 6. Yaş doğum günüm."

Güney kollarını göğüsünde birleştirmiş kapı'nın pervazına yaslanarak anlatıyordu.

Ben ise 6 yaşımda haksız yere yediğim dayağı hatırlayıp bütün modumu yerle bir etmiştim.

Hızla kendimi toparladım çünkü ben üzülürsem hayat Ah minik bebeğim benim diyerek elimden tutup kaldırmayacak aksine karşıma daha büyük zorluklar çıkaracaktı.

Çenemden tutulup başımın kaldırılması ile gözlerimi Orman yeşili gözlere sabitledim.

"Ne oldu?"

Aklıma gelen fikir ile gülümsedim ve heyecan ile Güney'in gözlerine bakıp hızla konuşmaya başladım.

"Beni silah konusunda eğit."

"Ne?!"

"Duydun işte, bende mafya olmak istiyorum."

"Olmaz."

"Neden ya hem benim babam Turgut Karalı değil mi?"

"Bana bak küçük hanım bu dünya sandığın kadar masum değil."

"Benim dünyam hep karanlıktı doktor hatırlatırım."

"Peki seni eğiteceğim ama..."

"Ama?"

"Benim kârım ne olacak?"

"İnanmıyorum sana ya ben senin sevgilinim kâr mı bekliyorsun bir de?!"

"Ne dedin sen?"

"Kâr mı bekliyorsun bir de?"

"yok yok ondan önce."

"İnanmıyorum sana ya senin sevgilinim."

Aniden dudağımda hissettiğim baskı ve yerden kesilen ayaklarım ile kendimi salon ile birleşik olan mutfağın tezgahında bulmuştum, bacaklarımı dolayıp Güney'i kendime bastırdığımda kadınlığıma değen şişkinlik ile ağzımdan bir inleme kaçmıştı...

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin