26.BÖLÜM

506 32 4
                                    

Freya'dan

Rüyamda, kafamı duvara vurdukça çıkan tık tık seslerinin aslında rüya olmadığını anlayınca bilincim açıldı.

Kapım ısrarla çalınıyordu.
"Kızım içeri girebilir miyim?" Mir'in sesini duyduğumda yerimde doğruldum. Üstüme başıma çeki düzen verdim.

"Gelebilirsin." Seslenmem üzerine kapı yavaşça açıldı. Kafasını hafif aralık kapıdan içeriye uzattı. Yatakta oturduğumu görünce gülümseyip içeri girdi.

"Günaydın küçük."
"Günaydın."
"Kahvaltı hazırladım. Pek sevmiyorsun ama biraz, benim için yer misin?" Gözleri heyecanla parlarken kahvaltı yapmak istemesemde istiyormuş gibi davrandım.

"Dünkü makarna kadar lezzetli ise ben tamamım." Neşeyle konuştuğumda hızla kafa salladı.

"Gerçekten beğendin mi?" Evet demem için böyle bakarken nasıl reddederdim? Hem gerçekten hayatımda yediğim en güzel makarnaydı. Bir makarna ne kadar güzel olabilir ki demeyin. Gerçekten eşsizdi.

"Övgü almaya çalışma." Şen kahkahaları kulağımda çınladı. Bu kadar güzel gülmesine gerek var mıydı?

"Bak sen benim küçük kızıma?" Yanıma adımlarken yataktan kalkmaya yeltendim. Elleri omuzlarımdan yatağa bastırdı. Tam önümde durduğu için hiç olmaması gereken bir yer ile bakışıyordum şuan. Sertçe yutkunurken, bakışlarımı gözlerine çıkardım. Memnunca sırıtırken birden önümde diz çökmesi şaşırdığım bir olaydı.

Diz çökmesiyle boylarımız eşitlenirken, bunda yatağın yüksek olmasının da payı var. Ama bu önemsiz bir detay tabii, güneş gibi parlayan gözleri her zamankinden daha güzel görünüyordu.

"Ben seni yalnız bırakayım. Kahvaltıda seninle bir konu hakkında konuşmam gerek." Sanki hiç söylemek istemiyor da, kendi kendini mecbur bırakıyormuş gibi konuşuyordu.

Sesindeki tuhaf tını gerilmemi sağladı. Sessizce kafamı sallayıp ayağa kalktığımda birkaç saniye alttan bakışlar attı. Sonunda gülümseyip ayağa kalktığında saçlarımı karıştırarak odadan çıktı.

Odada bulunan banyoya girdim. Banyoda işlerimi halledip çıktım. Üstümde elli beden büyük duran kıyafetleri çıkartıp, dün çıkarttığım kıyafetlerimi giydim. Sonuçta o kadar da kirli değildi.

Saçımı bağlamak için hâlâ bir tokam yoktu. Bu yüzden açık bırakarak aşağı indim. Merdivenlerin son basamağını inerken mutfağı görebildiğimiz için bu kocaman evde kaybolmadan hareket edebildim.

Mutfağa girdiğimde adanın üstündeki kahvaltı iştah açıcı görünüyordu. Kahvaltıyı sevmemi sağlayan krep masanın en güzel yanıydı.

Mir elindeki tabağı masaya bırakırken geldiğimi gördü.

"Hoşgeldin. Her şey hazır. Otur lütfen." Bar taburesini kenara çekip oturmam için alan sağladı. Çektiği yere oturdum. O da hemen karşımdaki yerini aldı.

"Krep seviyorsun değil mi? Eğer sevmem diyorsan başka bir şeyler hazırlayabilirim?"

"Bayılırım." Eşsiz gülümsemesi, yüzünden hiç silinmesin istedim.

"Ben de sana bayılırım. Hem şekerli hem tuzlu yaptım. Sürülebilir çikolatan işte burada. Daha fazla seni sık boğaz etmeyeyim." Yüzümdeki tebessümle konuşmalarını dinliyordum.

"Sık boğaz etmiyorsun. Ayrıca fark etmez ikisini de severim. Hem zaten seni çok uğraştırmışım. Lütfen yemeğini ye."

"Uğraştırmadın. Zevkle hazırladım." Gülerek kafa salladım ve tuzlu olduğunu gösterdiği krepten aldım. Sıra çikolata sürmeye gelmişti. Tatlı ve tuzlu uyumu çok güzel olduğu için bu kombinasyon favorimdi.

Freya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin