33.BÖLÜM

410 29 7
                                    

Ahi'den

Koridorun başında dikilirken önümde çıkan arbedeyi boş gözlerle izliyordum.

Tamam, hastane onların olabilir ama bu kadar çabuk bilgi sızdırmaya ne gerek var?

"Güya biz zarar veriyorduk kardeşime. Sizin gibi piçlerin yanında nasıl kardeşimi bırakmaya izin verdim ben? Allah kahretsin! Eğer kardeşim uyanmazsa hepinizi gebertirim!" Berkin her zamanki gibi esip gürlüyordu. Biraz haklı da olabilirdi tabii. Sonuçta mutlu mutlu evde otururken bir anda böyle bir durumun yaşanması pek tesadüfi değildi.

Her şey çorap söküğü gibi, birkaç saniyede gelişmişti. Freya'nın peşinden gitmemiz ve onu kanlar içinde bulmamız neredeyse eş zamanlıydı. Ama bunların hiçbirini onların bilmesine gerek yoktu.

"Düzgün konuş lan! Biz ister miydik böyle olmasını? Benim canım içeride sen burada boş muhabbet yapıyorsun!"

Uygar abi, Ulaş abiyi kolundan çekiştirdi.
"Bırak ne söylemek istiyorlarsa söylesinler. Bunu hakettim." Sessizce konuşmasını herkes duymuştu.

Yalçın histerik bir gülüş bıraktı.
"Yok ya, olur mu hiç öyle? Bilmiyor muyuz lan senin yüzünden kardeşimin can çekiştiğini? Senin gibi piç kurusu kırmış kardeşimin kalbini. Utanmadan hâlâ buraya gelebiliyor musun?!"

Bunu nereden bilebilirler ki?

Uygar abi sinirle ellerini yumruk yaptı. Her an birine o yumruğu geçirecek gibiydi.

"Haddini aşma! Ben kardeşim için canımı veririm. İki gün önce karşımıza çıkan insanlar bana neyin ne olduğundan bahsedemez!"

"İki gün önce ne demek? Senin bu karaktersiz baban yüzünden iki günlük insanlar olduk biz! Şimdi ne hakla karşımıza geçip böyle küstahça konuşabiliyorsun?" Tuhaf bir şekilde bu sefer de Akıner'e hak verdim. Gerçekten de her şey Aktan amca yüzünden yaşanmıştı. Hatta şöyle bir düşündüğün zaman, Freya'nın şu an hastanede olmasının sebebi bile oydu. Freya hiçbir zaman bizimle karşılaşmamış olsa bu kadar acı çekmezdi.

Ama o zaman da biz tanışamazdık. Aktan amcadan içten içe nefret etsemde, Freya ile tanışmamda rol aldığı için negatif düşünmek istemiyordum.

Uygar abi dediğinden pişman olmuş olacak ki sesini çıkartmadı. Gözlerim Çağatay'ı aradı. Müdahale odasının kapalı perdesine gözlerini dikmiş, hiçbir şey duymuyor gibi bir hâli vardı.

Ona da içten içe üzülüyordum. Yıllarca ayrı kaldığı ikizini bulduğunda bile beklenen kavuşma gerçekleşememişti.

Aradan saatler geçmesine rağmen hâlâ kimse iyi bir haber vermemişti.
Yalçın ayakta öylece durup kapalı perdeyi izleyen Çağatay'ın yanına gitmişti.

"Abim, hadi otur biraz. Korkma iyi olacak kardeşimiz." Elini omzuna koyduğunda bile tepki vermemişti.

Akıner umutsuzca kafa salladığında Yalçın'ın bakışları ona döndü. "Ne yapmalıyım?" der gibi bakıyordu ama şu an için yapılabilecek tek şeyin, Freya'nın uyandığını görüp transtan çıkması olduğunu ben bile anlamıştım.

Aralarında sözsüz bir diyalog geçtiğinde Yalçın sessizce elini çekti. Berkin oturduğu koltukta kıpır kıpır bir hâldeydi. Sürekli bacaklarını sallıyor, eklemlerini çıtlatıyordu. Şu an için çıtlamayan tek bir eklemi kalmamıştı. Boynunu sürekli sağa sola yatırıp kıtırtı sesleri çıkarıyordu. Onu gördükçe bende bileklerimi çıtlatıyordum ve bu gittikçe daha fazla rahatsız etmeye başlamıştı.

Aktan amca başını elleri arasına almış, yere bakıyordu. Oturduğum koltukta öylece etrafı seyrediyordum. Artık içimde bir endişe yoktu. Yıllarca kaçıp durduğum düşünce bugün bana ulaşmıştı.

Freya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin