44.BÖLÜM

361 18 5
                                    

"Burada kaldık ne demek ucube herif?!" Afşin hiddetle konuştuğunda iyice gerildim. Cidden burada kaldıysak hâlimiz haraptı. Hava çok kararmıştı ve ormanın ortasında öylece duruyorduk.

Her an bir yerden slenderman çıkabilecek olma ihtimali korkudan kalp krizi geçirmeme sebep olabilecek özellikteydi.

Ağaçların içine çok fazla bakmamaya çalışıp, sık sık bakıyordum. Bana bir alkış.

"Kaldık işte. Bu sikik araba gitmiyor, telefon çekmiyor. Bundan daha kötüsü gelebilir mi başımıza?" Afşar'ın söylediklerinde haklılık payı olması, durumu iyi bir hâle sokmuyordu.

Gerçekten bir korku filminin içine düşmüş olabileceğimiz ihtimali zihnimde tazeliğini koruyordu.

"Kötüyü çağırma lan! Her zaman daha kötüsü vardır." Ahi'nin konuya dâhil olması ormanda olan bakışlarımı ona yöneltti.

"Eee, ne olacak şimdi?" Sorusunu sormakla yükümlü hissetmiştim. Alacağım cevabın beni tâtmin etmeyeceğinden emin olarak.

Çağatay gergince konuştu:
"Ya sabah olmasını bekleyeceğiz ya da şimdi birkaç kişi yardım bulmaya gideceğiz."

Afşar'da Çağatay'a katılarak kafa salladı.
"Doğru söylüyor. Ben ve Çağatay yardım bulmaya gideriz. Siz burada kalırsınız. Biraz yol gelmiştik. Ana yola az kalmıştır muhtemelen."

"Ayrılmak saçma olur. Sabahı bekleme taraftarıyım." Afşin'in mantıklı konuştuğunu bildiğim için hemen destekledim.

"Bence de sabahı bekleyelim. Bu karanlık beni germeye başladı. O korku filmini izlemeyecektik." Afşar hafifçe güldü.

"Keşke izlemeseydik. Slender man düşüncesi beni boğuyor."

"Koskoca adam oldun hâlâ slenderman seni korkutuyor öyle mi?" Ahi'nin alay dolu sesini işittim.

"Ama öyle deme. Ben Afşar'a hak veriyorum. Sabahtan beri ormanı kolluyorum biri çıkarsa diye." Afşar söylediklerime katıldığını belirtircesine kafa salladı.

"İnanmayanları öldürür ama." Bir süre birbirimizi destekledik.

"Tamam ulan! İnandık hepimiz. En çok ben inandım." Sonunda Afşin havlu attı ve gururlu bir gülümseme suratımızı kapladı.

"Yalnız esas konuya dönmeliyiz. Ben şimdi gidip yardım bulmanın daha mantıklı olduğunu savunuyorum." Ahi'de Afşar'a katılınca sayı olarak kaybettik.

"Gerçekten saçmalıyorsunuz. Bu saatte dağılmak pek akıllıca bir iş değil." Umutsuzca düşüncemi savunuyordum. Ama Afşar kararını vermişti.

"Korkma rapunzel, gidip geleceğiz. Hem Afşin ve Ahi'de seninle birlikte burada bekleyecek."

"Konu ben değilim. Ya siz tek gidince başınıza bir iş gelirse? Hep beraber gidelim öyleyse." Fikrini ortaya attım. Ama hepsi bir ağızdan hiddetle reddetti.

"Burada kalman daha iyi olur ikiz kardeşim. Canını tehlikeye atmak, kimsenin destekleyeceği bir konu değil."
Çağatay resmî olarak ikizi olduğumu yüzüme vurduğunda gülümsedim. Hep bir ikiz kardeş istemiştim.

"Ama-" Konuşmama müsade etmedi ve devam etti.

"Konu tartışmaya kapalıdır." Yüzümü astım ve önüme döndüm.

"Hadi gidelim bakalım. Sen de yüzünü asma, şirine." Afşar yanağımdan bir makas aldı ve göz kırparak arabadan indi. Arkasından inen Çağatay'a gitmeden önce söylemek istediğim son bir şey vardı.

Arabanın camından kafamı uzattım ve Afşar'a seslendim.

"İkizime dikkat et şirin baba." Afşar gülerek onaylarken, Çağatay yanıma geldi ve çenemden tutarak alnımı öptü.

Freya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin