32.BÖLÜM

430 28 2
                                    

Freya'dan

Mesaj bilinmeyen bir numaradan gelmişti. Ama okuduğumuz mesaj, kimden geldiğini belli ediyordu.

Ben yapamadım küçücüğüm. Seni aklımdan, kalbimden çıkartamadım. Özür dilerim ama hiç pişman değilim.
Tekrar görüşeceğiz.

Herkes susmuştu. Şimdi ne düşünmem gerek bilmiyorum. Sevinmeli miyim? Korkmalı mıyım?

Ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum ki. Sadece kalbim çok hızlı atıyordu. Korkudan mı atıyordu yoksa mutlu olduğu için mi?

Kafamı yavaşça kaldırdığımda Ulaş abim elindeki telefonu kırarcasına sıkıyordu. Gözlerini öfkeyle kapatmıştı. Uygar abim adaya ellerini yaslamış kafası yere doğru eğilmişti. Babam ayağa kalkmış ileri geri yürüyordu. Ahi ise elleriyle ensesini tutmuş saçlarını çekiştiriyordu.

Hiçbir suçum olmamasına rağmen suçluluk psikolojisine girmiştim. Mir neden böyle bir şey yapmıştı. Sadece bir gün geçmişti aradan. Sadece bir...

Bu durum beni rahatsız hissettirmişti. Ama rahatsız hissettiren Mir'in mesajı değildi aslında.
O mesajı abilerimin görmüş olması beni rahatsız etmişti.

Arkada çalmaya devam eden şarkı sonunda Ulaş abimin sabrını taşırmıştı.

"Kapatın lan şunu!" O kadar şiddetli bağırmıştı ki korkuyla irkildim.

Babam laptopu sertçe kapattığında kendimi ateş arasında gibi hissettim.

Lan laptopumu kırmasa bari.
Bu kadar sorunun içinde onu mu düşündün? Bende düşündüm-

Uygar abim hızla kafasını kaldırdıp bana baktı.

"Bu piçin ilk mesajı mı bu?" Tabii ki ilk mesajı sanki yıllardır görüşüyoruz. Tabii onun ima ettiği şey farklı.

"İlk mesajı tabii ki abi. Başka ne zaman atmış olabilir sence?!" Öfkeyle çıkıştığımda iyice sinirlendi.

"Nasıl cesaret ediyor lan o zaman? Ölmeden rahat edemeyecek mi o pezevenk?!"

Söyledikleri iyice sinirlerimi bozmuştu.
"Sen neyden bahsediyorsun ya? Ben mi dedim bana mesaj at diye?!"

"Uygar kes sesini!" Babamın uyarısıyla abim hatasının farkına varmıştı. Ama biraz geç kalınmış bir farkındalık...

"Freya..." Fısıltıyla çıkan sesiyle gözyaşlarımı tutamadım. Koşarak odama çıkıp kapımı arkamdan kilitledim.

Ulaş abimin ettiği küfürleri duyuyordum. Uygar abim pişmanlıkla peşimden koşmuş kapımı yumrukluyordu.

"Ben istemedim. Ben istemedim. Ben istemedim..." Kendimden geçmiştim. Ağzımdan başka hiçbir cümle çıkmıyordu. Herkes kapıma toplanmış korkuyla sesleniyordu. Ne söylediklerini anlamıyordum. Kulaklarım uğuldarken kapının önünden zorla kalkıp banyoya girdim.

Elimi, yüzümü yıkayıp kendime gelmek istemiştim ama yer ayaklarımın altından kaydığında son hissettiğim başımı sertçe yere çarpmış olmamdı.

Ahi'den

Odanın kapısını kırmaya çalışan Uygar abi sonunda kapıyı açtı. Gözlerim hızla odayı taradığına Freya'yı bulamadım. Koşarak banyoya gittiğimde kapıyı çaldım.

"Freya, iyi misin bir tanem." Israrla kapıyı çalmama rağmen ses çıkmıyordu.

Uygar abi kıyafet odasını kontrol ettiğinde orada olmadığını öğrendim. Tek seçenek burası kalıyordu.

Freya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin