18. Bölüm

62 6 0
                                    

• SESSİZ ÂŞIKLAR •
                       Mahi Nehar
                      

            • SESSİZ ÂŞIKLAR •                        Mahi Nehar                      

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




BÖLÜM 18: KÜSTÜM GÜNEŞİ



MELİS BABADAĞ


Benliğimden can gitmiş özüme yabancı bir insanmış gibi bakıyordum. Hayatın ezici yükünü hafifletmek için her zaman acılarıma inat gülmeyi tercih etmiştim; ama olmuyordu. Her defasında yenilmekten, bu uğurda bitap düşmekten yorulmuştum. Benimle oynayan kaderime küsmüş, bir tekmede ondan yemiştim anlayacağınız. Zararı yoktu, yadırgamıyordum artık hiçbir şeyi.

Usulca başımı kaldırmış, kederli bakışlarımı mordan pembeye çalan ufka dikmiştim. Bulutların arasında batmaya yakın görünen küstüm güneşini kıskanmıştım. Her geçen gün yenilenerek heyecanla doğuyordu. Ona ayrılan süre zarfında yeni bir güne başlaması için gitmesi gerekiyordu. Bizim öyle bir şansımız da yoktu. Hayat kapısında umutla bekleyen erlerdik.

Halfeti benim evimdi, yuvamdı. O sımsıcak aile ortamına muhtaç, yıllarca anne sevgisinden mahrum büyümüştüm. Bu şehrin yokuşları, inişli çıkışlı olduğu kadar, umutsuzluklarla da sarıp sarmalanmıştı adeta. Canla başla hayata tutunmaya çalışırken, şimdi ayağıma çelme takmak isteyen insanların arasında bir başınaydım. Ne garip, bu halime de içerlemiştim doğrusu. Elimde valizim ile bir başına otogarda olmakta nasibimde varmış demek ki. Ben, her şeyimden vazgeçerek terk ediyordum artık bu şehri. Hayatım, bundan sonra geride kalacak geçmişiyle bahsi asla açılmayacak bir devrimdi.

'Halfeti'den İstanbul'a gidecek yolcularımız, lütfen araçlarınızdaki yerlerinizi alınız.' diye seslenerek çıkan, adeta ortamı tesiri altına alan anonsu duymuştum. Düşüncelerimden bir saniyeliğine kurtularak yaşama tutunmuştum yeniden. Elime aldığım valizimle, otobüslerin olduğu yöne doğru ilerlemiştim dolan gözlerimi elimde tuttuğum mendille silmeye çalıştığımda.

•*•*•*•*•

Hâlâ yolda olan Asi ve Hümeyra ikilisi endişeli gözlerle camdan dışarı doğru acıyla bakınıyorlardı. Asi, kasıldığında sıktığı avuç içlerini tırnaklamıştı. İrislerini yumruklayarak firar eden gözyaşları zaferini zamana nakış ederken, engebeli düşüncelerine de fırsat tanıyordu nefesi. Yüreğinde sönmeden vuku bulan yangın bu şehrin sınırlarına dayanıyor, yakıp yıkıyordu sanki var olan bütün her şeyi.

Kızlar arabaya bindiğinden beri derin bir sessizlik hâkim olmuştu. Üstelik kimseden de çıt sesi dahi çıkmıyordu. Ara sıra Asinin hıçkırıkları ortamı tıkırdatsa da gerilim olduğu gibi devam ediyordu. Ömer, içine oturan acıyla direnişini yadsınamaz bir şekilde sürdürmüştü. Daha önce Asi'yi bu kadar çok ağlarken görmemişti. Giden Melis'in onun için ne kadar önemli olduğunu düşünmüştü bir süre sonra. Ne kadarda çok seviyor ve değer veriyordu. Kim böyle bir sevgiyi, dostluğu bırakıp gitmek isterdi ki? Aklındaki cevapsız sorular, sinir sistemini giderek zorluyordu.

SESSİZ ÂŞIKLAR [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin