27. Bölüm

42 7 0
                                    

            • SESSİZ ÂŞIKLAR •
Mahi Nehar

            • SESSİZ ÂŞIKLAR •                        Mahi Nehar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



BÖLÜM 27: NE GÜZEL BİR GÜN




Sinsi havayı onun sesi bölmüştü pervasızca. Ateş o zaman bitmemek üzere yakılmıştı kinine. Nefret ve intikam peşinde koşan bir bedevî... Bütün ustalığını tek bir kişi üzerinde konuşturmak için yoğunlaştırmıştı. Asi'den intikam almak için kafasına koyduğunu yapmak üzere canla başla uğraşıyordu Adnan. Sessizliği kılıfından sıyırıp atmak için günleri kovalamıştı, beraberinde hiçliğini.

Arabasına doğru ilerlediğinde elinde tuttuğu belgeleri dikkatle kolaçan etmişti. Çarpık bir gülümse yüzünde peyda olurken, dudak arasından sinsice bakmıştı gökyüzüne. "Nasılda güzel bir gün." dedi fısıldarken zamana. Aracına doğru yaklaştığında Vural ondan önce davranarak binmesi için kapıyı açmıştı. Hızlıca direksiyona geçerek gitmesini istediği yere doğru sürdü, Behramoğlu konağına. Günü türlü işler ile bitirmiş, odak noktasını Asiyi ve ailesini bitirmek için hedeflemişti. O gün yaşananları hiçbir şekilde unutamıyordu Adnan. Asinin konağı basmasını, babasına rezil olmasını, beraberinde polislerin kapıya gelişini... O günden sonra hiç unutamamıştı işte. Kendine yapılan bu hakareti kimsenin yanına bırakmaya niyeti yoktu, en çok da Asi'ye. Sırf bir arkadaşı için evini basmış, gözü kara oluşunu, hiçbir şekilde çekinmeden meydan okumasını hayretler içerisinde izlemişti. Yenilgiyi kabul etmeye niyeti yoktu Adnan'ın bu saatten sonra. Çok az kalmıştı hedefine ulaşmasına, hem de çok az...

•*•*•*•*•

Güzel bir sohbet eşliğinde yemek faslını nihayet noktalamıştık. Kimi zaman Melis, Hümeyra'ya ters bakışlar atmış olsa da bir hayli dalıp giden beni de gözetiminde tutmaya devam etmişti. Geldiğimden beridir, biraz tuhaf ve gariptim ben de zaten. Bu halime hâlâ bir anlam verememiş olsa da Melis, yakında çıkar kokusu diyerek hiçbir şeyi üstelememişti. Suna teyze ve annem çok geçmeden butikten gitmiş, bizlere de bir an önce kalan işleri bitirip eve dönmemiz hususunda uyarıda bulunmuşlardı. Her seferinde en çok da sakın didişmeyin kelimesini telaffuz etmişlerdi.

Her şeyin tekrardan yoluna girmesi ve eski neşemizi geri kazanmış olmamız, açıkçası hepimize büyük bir keyif veriyordu. Suna teyze bütün kızgınlığı, endişeleri ve evhamı yüzünden sarf ettiği kelimelerin noksanlığından sıyrılarak zamanla sakin hâlini almıştı. Aslında çok tatlı ve sevecen bir kadındı. Söz konusu yeğeni Melis olunca, bazı şeyleri gözünün görmediğine dair hepimiz şahit olmuştuk. Onun yerinde kim olsa, sanırım böyle davranmaktan başka çaresi kalmazdı. Üçümüzün dünyası bir anlığına kararmış olsa da aydınlığa giden yolun ucu, hep görünür bir şekilde yerini belli ettiği sürece biz insanoğluna, bu esenliğe erişmemiz hiçbirimiz için o kadar da zor olmayacaktı.

Nereden bakarsam bakayım aslında bizler çok şanslı insanlardık. Böyle bir dostluk kimseye nasip olmuyordu; ne yazık ki. Hayatla olan yarışımızda pes etmeden devam etmemizin yapı taşıydı bu imrenilesi dostluk. Her birimiz, birbirinden farklı karakterlere sahip olsakta, bir yerlerde o masum çocukluğumuz hâlâ yatıyordu. En çok da Hümeyra'nın şakaları, konuşması, davranışları ve yeri gelince ketum ve gözü kara olması, laf ebeliğine girişimleri ayrı bir heyecandı bizler için. Yine olduğu yerde duramamış, sızlanarak konuşmuştu Hümeyra.

SESSİZ ÂŞIKLAR [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin