2

4.4K 406 473
                                    

''Aman tanrım, tesadüfe bak! Minho hyung, çok uzun zaman oldu.''

Seçmeleri geçtiğimde tanışmak için diğer stajyerlerin yanına geçerken Jisung gergin olmam konusunda beni haklı çıkararak herkesin içinde üstüme oynuyordu. Dudaklarında inandırıcı bir gülümseme, gözlerinde ise yalnızca benim fark edebileceğim meydan okuyan bir parlaklıkla kollarını iki yana açmış bekliyordu, sarılmamı.

İsimlerini bile bilmediğim diğer stajyerler bize şaşkınlıkla bakarken Jisung göz temasını bir saniye bile kesmeden beni kendine çekti.

Bana sarıldı.

Üç yıl boyunca ilk karşılaşmamızı hayal dahi edemeyen bana sıkıca sarıldı ve ben kalakaldım.

Yoğun kokusu burnuma dolduğunda gözlerim kendiliğinden kapandı. Garip durmaması için kollarım sırtına çıkarken öylesine sardım onu, eğer ellerim beline dolansaydı bırakamazdım bir daha. Bu yüzden hareketlerimi özensiz tutmak için özel çaba harcadım. İçimdeki garip hisle beraber ağlama isteği de büyüyordu ve ben dayanamayacak gibi hissediyordum.

Benim bu sarılmaya ihtiyacım varken onun bunu sırf beni sinir etmek için yapması, onun için hiçbir şey ifade etmemesi beni çıldırtıyordu. Kendime olan öfkem artık Jisung'a olan kırgınlığımla yarışabilecek boyuta ulaşmıştı.

''Şaşırttın beni,'' diye fısıldadı ve geri çekildi. En ufak bir temasına ne kadar muhtaç olduğumu anlamasın diye ben de giydim samimiyetsiz maskemi.

''Haklısın Jisungie, cidden uzun zaman oldu. Ne kadardır tahmini, iki yıl? Daha fazlası var mıdır ki?'' Bakışlarında anlık olarak değişen bir şeylere şahit oldum o an, hayal kırıklığını gördüm orada. Ardından dudaklarını kıvırdı, bu 'Sana o lafları yedireceğim!' demenin bir başka yoluydu, bunu anlayacak kadar tanıyordum onu.

''Bilmem ki hyung,'' dedi tatlı tatlı konuşarak. ''Gün saymaktan daha önemli işlerim vardı. En son ne zaman görüştüğümüz bile yer edinmemiş hafızamda.''

Bilerek yapıyordu. Beni kırmak için elinden geleni ardına koymayacaktı. Farkındaydım, tanıyordum onu ama yine de kırılan kalbimin önüne geçemiyordum işte.

Gerçekten hatırlamıyor olabilir miydi acaba? Oysa ben çok net hatırlıyordum, dün gibiydi kavga etmemizden sonra birden evime gelip eşyalarını toplayışı. Birden bire terk etmişti beni. Tam üç yıl, dört ay önce. ''Beni hiçbir zaman anlamayacaksın. Sıkıldım senden.'' demişti.

Onu anlayıp destek olabilmek için uğraşırken sıkmıştım işte onu. Suç bendeydi belki, yine de Jisung'a olan kırgınlığım üç yıl boyunca hafiflememişti bile.

Ve şimdi bana böyle nefretle bakması... Tanrım, kaldıramıyordum. Nefretini hak edecek bir şey yapmamama rağmen neden böyleydi bana karşı? Göremiyor muydu kırgınlığımın altında kalan yaralı aşkı? Önceden kalbimi okurdu, şimdi kırık olduğunu bile göremeyecek kadar mı kördü bana?

Öyleydi. Öyle olmak istemişti.

''Haklısın,'' demiştim kulağına eğilerek. ''Zamanında bana verdiğin sözleri unuttuğunda anlamıştım hafızanın kötü olduğunu.'' Komik bir şeymiş gibi kıkırdadı, günün en kırıcı sözünü de o güzel gülüşünden sonra söyledi. ''Evet hyungie, bilirsin, iyi bir oyuncu olduğumu söylerler.''

Her tartışmamızda arkasına sığındığı şeyleri kendi kendine yalanlamasıyla daha fazla dayanamadım ve görmesini umursamadan düşürdüm maskemi. Kırgınlığım çok büyüktü, saklaması imkansızdı. Jisung hep okurdu beni bir kitap gibi. Gözlerime bakar ve anlardı. Şimdi de anlamıştı. Ne kadar kırıldığımı gözlerimde görmüş, geriye sendelemişti bu kadarını beklemez gibi.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin