Yüzleşmek istemiyordum.
Az sonra kapı açılacak, aileme yeniden kavuşacaktım ama Jisung'u getirdiğim hale bakamayacak kadar korkuyordum, utanıyordum.
Elendiğimde ilk birkaç gün sağlık problemlerimle ilgili izin alarak bir süre kendime gelmeye çalışmıştım, Jisung olmadan devam etmek çok zordu. Sonrasında şirket çalışmaya devam etmem gerektiğini ve belki de hâlâ birlikte çıkış yapmak için bir şansımız olduğunu söylediğinde hayatımı buna adamış gibi, biraz da kafamı dağıtmanın tek yolu çok çalışmak olduğundan, günlerimi sürekli pratik odasında geçirmiştim. Fakat bunlardan üyelerin haberi yoktu, hiçbirinin telefonlarını açmamış, hiçbiriyle iletişime geçmemiştim. Onların programını bildiğimden beni göremeyecekleri saatlerde gelmiştim şirkete. Hiçbiri burada olduğumu bilmiyordu.
Neden böyle saçma kararlar aldığımı bilmiyordum. Kendime çok kızmıştım Jisung'u terk ettiğimde, çok, çok üzmüştüm bizi. Psikoloğum travma sonrası tetiklenmelerde korkunun bireye her şeyi yaptırabileceğini, yani tüm bunların travmalarımdan kaçış yolum olduğunu söylemişti. Oysa ben zaten Jisung olmadığı için bu denli kaybetmiştim ki sağlığımı, şimdi kendi ellerimle onu hayatımdan çıkarmam akıl işi değildi.
Evet, terk edilmekten ölesiye korkuyordum. Çünkü ona gitmemesi için yalvardığım gün beni sonsuz bir yalnızlığa itmiş, kurtuldum sandığım gün yatağımda yalnız bırakmıştı beni. Ben Jisung tarafından defalarca kez terk edilmiştim. Ama bu onu terk etmem için yeterli bir sebep değildi, iyileşmeye başladığımız zamanlarda bunu yapmam ikimizi de bitirecek bir hamle olmuştu.
Pişmandım ve yüzüne bakamayacak kadar utanıyordum şu an burada olmaktan.
Saniyeler sonra kapı açılacaktı ve ben ailemi görecektim, aşkımla karşı karşıya gelecektim. Bundan korkmak canımı öyle yakıyordu ki gözlerim dolmaya başlamıştı bile.
"Hyung," dedi Felix koluma doladığı ellerini çekmeden. Onun da elendiği günden beri sürekli birlikteydik, ikimizin de teselliye ihtiyacı vardı ve birbirimize destek olmakta çok zorlanmamıştık. "Sana anlatmadığım bir şey var. Şu an gerginlikten bayılmak üzereyim, bu yüzden anlatacağım."
Dağılan düşüncelerimin arasından çıkıp Felix'e döndürdüm bütün vücudumu. Performans sergiledikleri gün hareketlerinden anlamıştım zaten bir şey olduğunu. Hyunjin ondan kaçıyor gibiydi, Felix de peşinden gitmediğine göre bu aralarında bir şey geçtiği anlamına geliyordu.
O gün Felix'in zaten dağınık olan dikkati beni görmesiyle tamamen parçalanmıştı ve işte şimdi buradaydık, grubumuza kavuşabilmeyi umarak bekliyorduk.
"Hyunjin hyung..." dedi, merakla gözlerinin içine baktım. "Beni öptü." Bir anlığına cevap veremedim, şaşkınlıkla güldüğümde Felix'in ciddi ifadesi yüzünden gülüşüm yavaşça soldu. "Gerçekten mi?" diye sordum inanamayarak. Adım at, demiştim ancak bu kadarını beklemiyordum.
"Evet, sonra da ben elendim ve hiç konuşmadık. Şimdi ne yapacağım, çok utanıyorum!"
Birkaç saniye daha bu ani bilgiyi sindirmek için bekledim. Ardından, "Karşılık verdin mi?" diye sordum ki bu da daha çok utanmasına yol açtı ve kızararak bakışlarını kaçırdı. "Öyle bir öpücük değildi ki. Sadece... Ya hyung, nasıl anlatayım bunu? Ufacık öpüp geri çekildi işte. Karşılık verebileceğim bir şey değildi."
Kaşlarımı çatarak "Öyle bir öpücük olsa karşılık verirdin yani?" dedim imalı ses tonumla. Aniden öyle çok kızarmıştı ki gerginliğimin dağıldığını ve sadece buna gülmek istediğimi hissettim. Cevap beklediğimi belli edercesine boğazımı temizledim, utancından yüzüme bile bakamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo | minsung
Fanfictionlee minho kendi yaptığı şarkıyla katıldığı seçmeleri geçer ve yıllar önce ayrıldığı eski sevgilisi han jisung ile aynı grupta olmayı kesinlikle beklemiyordur. . minsung, hyunlix . . #minsug 3! #hyunlix 3! #minho 2! #jisung 1! #leeknow 1!