19

2K 245 465
                                    

Jisung'tan

Başım ağrıyordu. Etrafımı saran onca gerçekliğin arasında beni sıkıştıran şeyin beynimdeki gerçek dışı bir ses olduğunu bilmek daha da kötüydü.

Minho şu an benim yüzümden hastanedeydi ve ben hâlâ ona gidebilmek için zihnimi bulandıran o aptal sesle uğraşıyordum.

Ses bastıramayacağım kadar fazlaydı, çoğunlukla onu dinlemekten başka şansım kalmıyordu. Nefret ediyordum kendimden. Minho'ya yaptıklarım yüzünden nefret ediyordum. Zihnimdeki sesler birbirine giriyordu, gürültü çok fazlaydı. Sanki bir işe yarayacakmış gibi ellerimi kulaklarıma bastırıp odamı turlamaya başladım. Duymak istemiyordum.

Başım ağrıyordu.

Başım çok ağrıyordu.

Kontrolü sağlamak çok zordu, acı veriyordu. Anneme çok benzeyen ses bağıra bağıra hasta olduğumu söylerken acı çekiyordum. Elimde olmaksızın ''Sus artık!'' diye bağırdım odada. Korkuyordum, hissettiğim en belirgin duygulardan biri buydu.

İçimdeki aşk ve nefretin çatışmasında nefret galip gelecek diye çok korkuyordum.

İyi değildim, farkındaydım bunun. Sorun ne bilmiyordum ancak zihnimde bana ait olmayan biri yaşıyordu. Nefret ve aşk olarak ikiye bölünmüştüm. Çoğu şeyi anlayabiliyor fakat kendime yediremiyordum. Annemin bana 'hasta' dediği günden beri bu kelimeden nefret etmiş, gerçekten hasta damgası yememek için elimden geleni yapmıştım. Şimdi beynimdeki bu sesin bir hastalık olduğunu da öylece kabul edemezdim.

Ben hasta değildim.

Üstelik yüzleşmem gereken o kadar çok gerçek vardı ki bu listenin sonlarında kalıyordu. Minho'dan nefret ediyordum mesela, bu daha büyük bir sorundu. Ama ona aşıktım.

Nefretin annem olduğunu biliyordum. Bana yaşattığı onca şeyden sonra geriye bir tek nefret kalmıştu, diğer her şeyimi almıştı benden. Nefret eden ben değildim, annemin yaratmak istediği kişilikti. Ancak bir noktada, içimde böyle biri barınıyordu ve ben Minho'ya bunu yansıtıyordum işte.

Ve de aşıktım. Sonunu bulamayacağım, herhangi bir söze sığdıramayacağım boyutta aşıktım. Minho'nun gözlerimde gördüğü yıldızlar kadar, her bir zerresine ayrı ayrı aşıktım.

Nefret ve aşk aynı anda içimdeydi. Kontrolü sağlayamıyordum, iki farklı kişi sıra sıra hüküm sürüyordu bedenimde. Tahammül edemiyordum.

Kendi zihinsel yorgunluğumu boş verin. Minho'ya yaptıklarıma katlanamıyordum ben.

Bu siktiğimin elleri ona zarar vermişti! En çok öpücüklerimi yakıştırdığım yeri kanatmış, sarılarak uyandırmak istediğim sabah o iğrenç notu yazmıştı bu eller! Nasıl sevebilirdim şimdi kendimi?

Sikeyim, beni intihara sürükleyen annemin bana yaptığı ne varsa aynılarını aşkıma yapmıştım ben. Ondan tiksindiğimi nasıl söyleyebilirdi güzel yüzünü öpmek için yanıp tutuşan dudaklarım? Taptığım vücudunu kullandığımı düşünmesine nasıl izin verirdim?

Saatler önce arayıp ölmesi gerektiğini söylemiştim. Ben... Bunu bile yapmıştım!

Yanına bile gidemiyordum. O orada ölürken gidip 'yaşamalısın' biye diyemiyordum. Ne işe yarıyordum ben onu kırmaktan başka? Asıl ölmesi gereken bendim, en başından beri ben ölmeliydim. Minho'nun bu raddeye gelmesi tamamen benim suçumdu. İçimdeki savaşı yenemediğim içindi tüm bunlar.

İyileştirmeliydim biricik aşkımı. Nasıl yapacaktım peki bunu? İçimdeki sese her an yenik düşebilecek zayıflıktayken yapamıyordum işte. Olmuyordu, elime yüzüme bulaştırıyordum. Ben Minho'ya iyi gelmiyordum. Belki de hayatından çıkmalıydım. İlacı bendim ancak bensiz iyileşmeliydi.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin