3

3.3K 366 572
                                    

''Yarın sabah dokuzda grup provamız var. Gergin misin?''

Hyunjin dalgınlığımı gergin olmama yormuş olacak ki beni sakinleştirmek için sohbet başlatmıştı. ''Çok da değilim aslında.'' Bir haftadır buradaydım ve yeni olduğum için programım diğerlerinden farklıydı, daha fazla eğitim alıyordum. Bu sebeple şimdiye kadar Jisung'la karşılaşmamıştım. Hyunjin ise alışmam için bir haftadır programımı takip ederek çıkış saatlerimde yanıma geliyordu. Cidden iyi biri olduğunu düşünüyordum, bana çok yardımı dokunuyordu.

''Emin misin? Bugün garipsin.''

Hyunjin'e güvenip anlatabilmeyi dilerdim, bazen gerçekten anlatmaya çok ihtiyacım oluyordu. Ancak ne kadar bana yakın davransa da Jisung'u daha uzun süredir tanıyordu sonuçta, bu konuyu ona benim anlatmam doğru olmazdı.

''Yorgunum sadece.'' diyerek geçiştirdim. Çıkışta bir şeyler yapmayı teklif etmişti, bana yemek ısmarlayacaktı. Şirketin çıkışına giderken koridorda Jisung'u görmüş ve adımlarımı hızlandırmış olsam da Hyunjin tabii ki bunu fark etmeyip Jisung'a selam vermek için durmuştu. Mecburen ben de durduğumda Jisung sinir bozucu gülümsemesiyle yanımıza geldi.

''Hyunjinnie!'' dedi gözleri benim üstümdeyken. Hyunjin ondan büyüktü ama ona hyung demiyordu. Bunu da gözüme sokmaktan kesinlikle zevk alıyordu. O mesafeyi sadece ikimizin arasına koyduğunu hatırlatıyordu bana. ''Bugün çalışman olduğunu bilmiyordum, Jisung. Programın mı değişti?'' dedi Hyunjin şaşkınca.

Jisung gözlerimin içine bakıp mimik oynatmaksızın konuşurken göz devirmeden edemedim. ''Şarkı yazıyorum da birine, o yüzden stüdyoya gelmem gerekti.'' Gerçekten artık Jisung'u tanıyamadığımı düşünmeye başlamıştım. Benim tanıdığım Jisung birlikte geçirdiğimiz bir yıla saygı duyardı, geçmişimiz hatırına bana iyi davranırdı. Neden nefret ediyormuş gibiydi ki şimdi, ne yapmıştım ben ona?

Hyunjin heyecanla Jisung'un omzuna vurdu. ''Birine mi yazıyorsun? Aman tanrım, Hannie'mizin kalbinde biri mi var yoksa!'' Gözlerimi kaçırarak telefonumla ilgilenmeye başladım, Jisung'un bakışları hala benim üstümdeydi.

''Tam olarak öyle sayılmaz. Şarkıyı duyduğunda anlarsın.'' dedi ve göz ucuyla ona baktığım anda bana göz kırptı. ''Birkaç grup çalışmasından sonra Chan hyung bir şey açıklayacak size, şu an karar verme aşamasında. Şarkıyı da ondan sonra kullanacağım zaten. Söyleyeceğim bir an gelecek.''

Hyunjin başını sallayıp ''Yine 3RACHA olarak bizi dışlıyorsunuz yani? Küseceğim artık Chan hyunga.'' diye söylenmeye başladı ama ciddi olmadığı abartılı yüz ifadelerinden belliydi. ''Hiç de dışlamıyoruz!'' Jisung'un çocuk gibi konuşmasını duyunca burukça gülümsemeden edemedim. Önceden beni bir şeylere ikna etmek için tatlılık kozunu kullanırdı.

''Tamam tamam, demedim bir şey. Biz Minho hyungla yemeğe gidiyoruz. Gelmek ister misin sen de?''

Jisung tepkimi ölçmek ister gibi bana baktı uzunca. Sertçe gözlerinin içine bakıyordum okuyabilsin diye. Benden uzak durmasını istediğimi çok iyi biliyordu, gelirse sinirleneceğimi de.

Ve tabii ki beni şaşırtmayarak ''Elbette gelirim! Minho hyungla da arayı kapatırız hem, değil mi hyung?'' diyerek parmaklarını koluma doladı.

Kalbimdeki bu sızıyı size nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Önceden koluma böyle sarıldığında saçlarını öperdim, o da kedi gibi başını boynuma sürterdi. Bütün bu hareketleri kasıtlı yaptığını biliyordum. Lanet olsun ki onu unutamadığımın farkındaydı. Bana geçmişimizi hatırlatarak ne yapmaya çalıştığını tahmin edebiliyordum. Özlemimden kafayı yememi, onsuzluğa dayanamayıp kendim itiraf etmemi istiyordu. Özlediğimi, unutamadığımı benden duymayı kafasına koymuştu.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin