6

2.6K 315 693
                                    

Senin için üzgünken mutluymuş gibi davranabilirim
Senin için canım yanarken güçlüymüş gibi davranabilirim
Keşke aşkımız, aşkın kendisi kadar mükemmel olsaydı
Keşke tüm zayıflıklarım saklı olsaydı
Gerçek olamayacak bir rüyada, asla açmayacak bir çiçek büyüttüm

''Bu kısmı kimin söylemesi gerektiğini tartışmayacağız sanırım.''

Stüdyoda yan yana oturmuş, sözleri paylaşıyorduk. Gerçekten de dün dediği gibi çalışmalarda hiç sorun çıkarmamıştı. Bunun sebebi ise bazı şeyleri çözmüş olmamız değil, sorunların altında kalacağımız kadar büyümesiydi. Kırgındım, biliyordu, susuyorduk. O beni umursamıyordu, ben de buna alışmaya çalışıyordum. Şimdi ise dün söylediğim şeye hiçbir itirazı olmadığından Fake Love şarkısı üstünde çalışıyorduk.

''Tamam, sen gir o zaman şarkıya.'' dedi. Fazla sakindi, bana mahcup olduğunu düşünmek isterdim fakat maalesef, karşımdaki kişi Jisung iken bu pek mümkün değildi.

Bu sahte aşktan çok sıkıldım, sahte aşk, sahte aşk
Çok üzgünüm ama bu bir sahte aşk, sahte aşk

''Bu da benim, değil mi?''

Yarım saat içinde şarkıyı tamamen paylaştırmıştık. Elimizde bir taslak olması adına öylesine bir kayıt yaparken gözyaşlarımı zor bastırmış, Jisung sesimde kusur bulamasın diye kendimi kasmıştım. Jisung ise beni şaşırtacak derecede uysal günündeydi. Gerçekten hata yaptığımda bile hiçbir şey söylememiş, sessizliğini korumuştu.

Kayıt işi bittiğinde eşyalarımı toplarken telefonuna bakıp kaşlarını çattığını gördüm. Çok üstünde durmadım fakat bir an ağladığını gördüğümü sandığımda yine içimdeki aptal sese yenik düştüm. ''Bir sorun mu var?'' Hiçbir şey söylemeden telefonunu öylece masaya fırlattı, başını iki yana salladı. Yüzünü gizlediğine göre doğru görmüş olmalıydım.

Pekala, kesinlikle bir şeyler vardı ve Jisung iyi değildi.

''Jisung.'' dedim ciddiyetle. Duymamış gibi yaptığında kolundan tutup kendime çektim onu. Beklemediğinden olsa gerek, tökezleyip üstüme düşecek gibi olmuş fakat son anda kendini kurtarabilmişti. Saçma bir anın içine girmeden kurtulduğumuz için şükrederken o fal taşı gibi açılmış gözleriyle bana bakıyordu. Jisung'un temaslarımdan ne denli etkilendiğini hatırladığımda gülümsememi bastıramadım, o da utanıp ellerimden kurtuldu.

''Otur.'' diye adeta emir verdiğimde tabii ki Han umursamaz Jisung beni pek takmamıştı. Ona aldırmadan yeniden koluna doladığım parmaklarımla arkamızdaki deri koltuğa götürdüm ikimizi.

Neden bir anda böyle yumuşamıştım ya da neden Jisung'u hâlâ umursuyordum, bilmiyorum. Sadece bir şeyler olduğunu hissetmiş ve konuşmak istemiştim. Jisung'un bunu hak etmediğini biliyordum elbette. Ama yine de ona karşı duyarsız olamıyordum.

''Bana anlatabilirsin. Geçmişimizin bir önemi yok, seni dinlerim. İçine atma, tamam mı?''

Gözlerini kırpıştırarak bana baktı. En az benim kadar o da şaşırmıştı söylediklerime. ''Bir şey olmadı.'' diye geçiştirdi beni. ''Seni tanıyorum Hanji.'' dediğimde güldü, kaşlarım kendiliğinden çatılmıştı. ''Tanıdığın Jisung ben değilim, fark etmedin mi hala?''

Cevap veremedim. Haklıydı, fark etmiştim ama öyle olmadığını ummaktan başka bir şey gelmiyordu ki elimden.

''Ne oldu, dedim.''

Gözlerini devirdi. Bu hareketi ne de sık yapıyordu bana karşı. ''Şu an tamamen mecburiyetten burada birlikteyiz Minho. Sorun çıkarmayacağım dedim, çıkarmıyorum. Sen de sınırlarını aşma.''

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin