34

1.4K 189 290
                                    

Hata yapmıştım.

Yine ve yine, üyelerimi hayal kırıklığına uğratmıştım. Changbin'in beni çalıştırdığı dakikaları, Felix'in beni motive edebilmek için harcadığı saatleri, Jisung'un güvenini, Chan hyungun birlikte çıkış yapma hayalini boşa çıkarmıştım.

Henüz elenmemiştim. Ama elenecek biri olacaksa o kişi bendim.

Artık duymaya alıştığım ve bundan nefret ettiğim sert eleştirileri dinledikten sonra, stresten kulaklarım uğuldayarak üyelerimin yanına geçtim. Kalbim sızlıyordu. Eleneceğimi biliyordum ve üyelerimin de bunun olma olasılığına duyduğu korkuyu gözlerinde görmek omuzlarımdaki yükü iki katına çıkarıyordu.

''Neden... Neden yaptın?'' diye fısıldadı Felix, sesinde herhangi bir suçlayıcı ton yoktu, kızmıyordu da. Sadece korkuyordu. Sekiz kişi olacağımıza söz vermiştik. Gitmemi istemiyordu. Dolu gözlerinin üstümde olduğu süre boyunca yutkunamadım, gözlerimi bile kırpamadım. Öylece durdum ve gözlerindeki hayal kırıklığının sebebi olduğum gerçeğiyle yüzleşmeye çalıştım.

Sonra döndüm, yanımda dizilmiş yedi kişiye baktım. Yedisiyle olan farklı farklı anılarım izledim o saniyelerde.

Seungmin'in gülümseyişiyle beni rahatlattığı anların hepsini düşündüm tek tek. Chan hyungla yatmadan önce yaptığımız dertleşme seanslarını, Changbin'in benim için boş zamanlarından ödün verip benimle çalışmalarını, Jeongin'in ağlayarak hiçbirimizin elenmesini istemediğini anlattığı gün bana sarılışını, Felix'le Hyunjin ve Jisung'u barıştırmak için yaptığımız gizli planlarımızı ve Hyunjin'in hayatımda yaşadığım en güzel arkadaşlık deneyimini bana bahşettiği o tanıştığımız ilk günü.

Bir de Jisung vardı tabii. Güzeller güzelim, hayatım, aşkım. Bana verdiği zararları düşündüm tek tek, her birine sırf Jisung yaptı diye aşık olduğumu hatırladım. Onu daha erken affetmediğim için kızdım kendime. Çünkü az sonra elenirsem bu geç kalmışlıkları düzeltmek için hiçbir şansımız kalmamış olacaktı. Affetsem bile bir işe yaramayacaktı.

Bitecektik. Bu kez gerçekten.

Yedi üyeme baktım, aileme. Artık bu aileye sahip olamamaktan deli gibi korkuyordum.

Elimin üstüne düşen yaşla ağladığımı fark ettim. Düşüncelerimin arasından beni çekip çıkaran el ise Changbin'e aitti. ''Niye ağlıyorsun?'' dedi, elenmeyeceksin, dercesine. Sahte bir gülümseme eşliğine başımı yukarı kaldırıp yaşları geri göndermeye çalıştım, başaramadım.

''Sorun değil. Hata yapman hiç sorun değil, hepimizin başına gelebilirdi. Kendine yüklenme, hyung.'' diyerek beni rahatlatmaya çalışsa da sözlerindeki keskinliğe rağmen gözleri tereddütle titriyordu. Korkuyordu o da, elenmemi istemiyordu.

Ama elenecektim.

Hissediyordum. Kalbimde bir ağırlık vardı, somutlaşmış bir acı çekiyordum çünkü eleneceğimi hissediyordum işte.

Jeongin ve Jisung da performanslarını bitirdiğinde Jeongin'in yüzündeki ifadeyi içim acıyarak izledim. Dokunsalar ağlayacaktı, Jisung'un eleştirisinin bitmesini ve sıranın ona gelmesini beklerken öyle korkmuş görünüyordu ki eleneceğime sevindim.

Jeongin duygularını saklayabilen birisi değildi ve titreyen dudaklarına bakarak söyleyebilirdim ki elenirse mahvolurdu. Bu yüzden elenecek kişi olmama şükrettim, Jeongin'in elenip o dolu dolu gözleriyle bize veda etmesindense ben elenirdim, daha iyi.

''Sesini hâlâ stabil tutamıyorsun.'' diyerek başladı JYP. Performanslarında gözle görülür hiçbir hata yoktu ama Jisung kusursuz iş çıkarmasına rağmen ''Hata yapmasan da özel hiçbir şeyin yoktu.'' diyerek eleştiren bu adam, Jeongin'e karşı kibar olmayacaktı, biliyorduk.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin