bugünkü bölüm sizi cok sinirlendirdi diye sürpriz bir bölüm daha atma kararı aldım 👍🏻
kararlılık seviyem cok iyi değil mi sizce deama bakın valla yarından itibaren atamam günde iki bölüm
(sırf sizin icin klavyemi yanıma aldım ve 12 saatlik yolu yazarak geciricem, eğer yazabilirsem atarım da yazamazsam diye söylüyorum)sonraki bölüm bu kez kesin salı 😔
---
Sıçrayarak gözlerimi açtığımda rüyamdaki boğulma hissinden kurtulmak için derin nefesler aldım. Nefesim düzene girene dek bakış açımın bulanık olmasına bile odaklanmamış; kendime gelene kadar nerede olduğumu, ne zamandır baygın olduğumu bile sorgulayamamıştım. Aklım gördüğüm kabustaydı.
Rüya demiyorum. Çünkü hayatımın en berbat günü, terk edildiğim gün, kabustan başka bir şey olamazdı.
Aniden başıma saplanan keskin acı gözlerimi kapatıp yüzümü buruşturmama sebep olurken stüdyoda Jisung'un kollarına bayıldığım o an belirdi zihnimde. Şirketin revirinde ya da hastanede olmalıydım. Gözlerimi kırpıştırarak görüşümü netleştirmeye çalıştım ama işe yaramadı.
Bir süre gözlerim kapalı bekledim çünkü sabahkinden daha çok ağrıyordu başım. Sonunda etrafı inceleyecek kadar kendime geldiğimde odanın karanlık olduğunu gördüm. Tam karşımda lüks bir televizyon olduğuna göre revirde olamazdım. Şirketin anlaşmalı olduğu hastanelerden birindeydim belki de.
Başımı yana çevirip pencereye baktım, hava kararmıştı. Kaç saattir uyuyordum tanrı aşkına? Üstelik zar zor kıpırdayabileceğim kadar bir ağırlık vardı üstümde. Serumla verdikleri şey sakinleştirici ya da güçlü bir ağrı kesici olmalıydı.
Seslice nefes vererek başımı yastığa bastırdım. Boğazım kurumuştu. Birini çağırabilmek için telefonumu arıyordum ki hemen yanımdaki koltukta uyuyan Jisung'u görmemle dudaklarım aralandı.
Yüzsüz gibi nasıl yanıma gelebiliyordu utanmadan?
Uyandırıp kavga etmek istedim. Yapacaktım da, seslenmek için boğazımı bile temizlemiştim ancak son anda gözlerim kolundaki seruma, hemen ardından da elindeki sargıya takıldı.
Ve ben, lanet olsun ki, yine kıyamadım.
Uyuyor olmasından faydalanarak uzun uzun inceledim onu. Kolundaki serum bitmek üzereydi. Ne zamandır buradaydı? Neden ona da oda vermemişlerdi ki? Jisung istememişti tabii ki. Onu biraz tanıyorsam inat edip yanımda kalmak için herkesle tartışmış olmalıydı. Ancak neden yanımda kalmak istesindi ki? Saçmaydı, beni en başından beri istemeyen o değil miydi?
Birden acıyla yüzünü buruşturup sargılı elini yumruk yaptı. Beyaz beze bulaşan kırmızılığı fark ettiğimde pansuman yapılması gerektiğini anladım. Kendisi mi kesmişti elini böyle derinden? Sol eliydi, beni kanattığı eli. Kendince böyle mi çıkarmıştı acısını?
Gözlerim yavaşça dolmaya başladığında ağlamamak için kendimi sıktım. Gözlerim çok yanıyordu, gerçekten ağlamaktan yorulmuştum.
Saç diplerimdeki yanma hissiyle yolduğum tutamların acısını hatırladım. Sayi, Jisung kendine bunu da yapmıştı. Benim okşarken bile kopacak diye korktuğum, aşık olduğum saçlarını da yolmuştu.
İçim acıyordu. Yüzündeki yorgun ifadeye, morarmış gözlerine, kurumuş dudaklarına baktıkça kalbim sıkışıyordu. Nasıl bu hale gelmiştik biz? Birbirimize olan aşkımızı herkes görebilirken şimdi nasıl hastanelik etmiştik kendimizi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo | minsung
Fanfictionlee minho kendi yaptığı şarkıyla katıldığı seçmeleri geçer ve yıllar önce ayrıldığı eski sevgilisi han jisung ile aynı grupta olmayı kesinlikle beklemiyordur. . minsung, hyunlix . . #minsug 3! #hyunlix 3! #minho 2! #jisung 1! #leeknow 1!