33

1.5K 186 199
                                    

İyi gitmiyordum.

Hiçbir şey iyiye gitmiyordu. Ne sağlığım düzelmişti ne de Jisung'un davranışları. Üstelik bütün bunlar panik ataklarımın artmasına sebep olmuştu ve bu gidişle çıkış bile yapamayacaktım. Grubumu tehlikeye atıyordum.

Jisung terapiye başlamıştı. Hem psikoloğa hem psikiyatriste gidiyordu ve bir sürü ilaç kullanıyordu. Fakat tabii ki sihirli bir değnek dokunmuş gibi aniden iyileşmesini bekleyemezdik. Aksine zihninin bir kısmı tedaviyi kabul etmemek için direndiğinden eskisinden daha sık yeniliyordu zihnindeki sese.

İyileşmesi için uzun bir zamana ihtiyacımız vardı, biliyordum ve Jisung da yanında ben olduğum için tedavi görmeyi kabul etmişti. Ama bazen o kadar zor oluyordu ki dayanmak, her şeyi bırakıp gitmek istiyordum. Yanlış anlamayın, Jisung'u terk etmekten bahsetmiyorum. Sadece keşke, diyordum bazen. Keşke ölseydim de kurtulsaydım bunlardan.

Her şeyin yanında bir de çıkış yapabilmek için gösterdiğim çabamın boşa gidişi vardı. Yeterli olmadığımın hep farkında olsam da üyelerimi hayal kırıklığına uğratmamak için belli etmemeye, iyi olmaya çalışıyordum.

Sahnede tek başımayken ve kendi yazdığım şarkıları söylerken çok zorlanmıyordum. Panikleyecek olursam Jisung'un gözlerine bakarak sakinleşiyordum. Çoğunlukla sözlere odaklandığım için panik olmak aklıma bile gelmiyordu zaten, düzgünce şarkıma odaklanabiliyordum.

Ancak üyelerle birlikte performans sergilediğimizde işler değişiyordu. Dansımda hiçbir sorun yoktu. Sorun dans ederken sesimi stabil tutamamamdı. Bir kere sesim titrediğinde bütün odağım dağılıyordu ve düşünebildiğim tek şey hata yaptığım gerçeği oluyordu. Panik atağımı yenemeden çıkış yapmam çok zor görünüyordu.

Elenme riski olan üyelerin arasındaydım zaten.

Kendimi berbat hissediyordum. Her şey o kadar karışmıştı ki tek bir şey düşünemez olmuşum. Aynı anda zihnimi işgal eden birkaç konu yüzünden konuşmam bile zorlaşmıştı. Ciddi bir depresyona girdiğimin farkındaydım. Bu da zaten zor olan işleri imkansız hale getiriyordu.

Chan hyungtan sonra en büyük olan bendim. Kardeşlerime yardım etmem gerekirdi fakat ben o kadar yetersizdim ki onların bana yardım etmesi gerekiyordu. Kendileri hakkında endişelenmeleri yetmezmiş gibi bir de beni düşünüyor, beni çalıştırmaktan kendileriyle ilgilenemiyorlardı.

Birlikte çıkış yapmak istediklerini biliyordum. Ama bu grupta yerim yoktu. Eleneceğim belliydi, toz pembe bir dünya yaratmaya gerek yoktu.

Sorunlarımızdan biri de buydu. Jisung elenme olasılığımla yüzleşmek istemiyordu. Kendinde olduğu süre boyunca beni motive etmeye çalışıyordu, oysa ben gizlice ağladığını da görebiliyordum. Kendini suçluyordu. Kontrolü kaybettiği günlerde o ses bana elenmem gerektiğini söyleyip duruyordu. Tabii ki etkileniyordum ama Jisung yüzünden bu halde değildim, o ise kendini suçlamayı hiç kesmiyordu.

Ayrıca bana fiziksel zarar vermeye de devam ediyordu. Çoğu zaman engel olmayı başarsam da hazırlıksız yakalandığım anlar oluyordu ve ciddi olmasa da yaralar alıyordum.

İkimiz de iyi değildik.

Yatağımda uzanırken zihnimi süsleyen onlarca düşünceden birkaçı buydu. Başım ağrıyordu. Jisung da ben de çok uykusuz kalıyorduk, gecelerin çoğunu birlikte geçirip uyumuyorduk. Jisung'un kendinde olduğu anlar o kadar azdı ki tadını çıkarmak için uykumuzu feda etmemiz gerekiyordu.

Odanın kapısı yavaşça aralandığında bunun da o gecelerden biri olduğunu anladım ve yerimden doğruldum. Jisung dolu gözleriyle masumca beni izlerken gülümseyerek telefonumu aldım. Sessizce her zamanki yerimize gittik, bir süre konuşmadan beni izledi.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin