Dağılmıştık ama kamera karşısında gülüyorduk. Az önce şimdiye kadarki en büyük yüzleşmemizi yaşamamış gibi şimdi yurda yerleşme sürecimizi çekiyorduk. Açıkçası kameraları kapatır kapatmaz kendimi yatağa atmayı planlıyordum, çok yorgundum. Ancak çıkış yapma hakkı kazanmış olmamızdan dolayı herkes çok hevesliydi ve kameraları bir süre rahat bırakacak gibi görünmüyorlardı.
Jisung ile yurda gelene kadar biraz daha konuşmuştuk. Ona ne kadar kırgın ve hatta kızgın olduğumdan bahsetmiş, affetmeye hazır olmadığımı anlatmıştım. Ne kadar üzülse de anlayışla karşıladı, yaptığı şeyler yüzünden olan pişmanlığını söylediğim her şeyi onaylayarak çıkarıyordu. Üstelik kendi sorunlarımı da anlatmıştım, bu daha çok vicdan azabı çekmesine yol açsa da ilişki yürütebilecek psikolojide olmadığımıza karar vermiştik.
En çok canımı yakan şey ise beni üzmeyeceğine söz verememesiydi. Yaralarını öpmekten asla sıkılmam ama o yaraları açan da ben olabilirim, demişti. Hastaydı, elinde değildi fakat yine de aşık olduğunuz kişinin size öyle acımasız davranması gerçek anlamda çok acı vericiydi. Bu şekilde nereye kadar devam edebilirdim bilmiyordum ama öğrendiğim gerçeklerden sonra kestirip atamazdım da.
Hangi odalarda kalacağımıza bir oyunla karar verecektik. Zaten yurtta kalan üyeler gözlerini kapatarak bizim rastgele odalar seçmemizi bekleyecekti ve oda arkadaşlarımız da bize sürpriz olacaktı. Format belli olsa da Jisung'la aynı odada kalmamız kesinlikle doğru veya iyi olmazdı, bu nedenle kimseye çaktırmadan Chan hyunga Jisung'un odasını sordum. Oraya gitmeyecektim.
Sıra bana geldiğinde ve ben çok da önemsemeden odamı seçtiğimde girip incelemeye başladım. İlk bakışta Chan hyungun odası olduğunu anlayabileceğim kadar huzur verici bir hava vardı, üstelik ona ait olduğunu bildiğim bir şeyi masanın üstünde unutmuştu. Kameraya bakarak "Oh, sanırım Chan hyungun odasını seçtim!" dedim. Karşımda bir insan varmış gibi sohbet etmeye alışmam zor olacaktı.
Çok geçmeden de tahminimde yanılmadığımı anladım. Chan hyung bariz heyecanıyla odaya girdi ve ben de rahatlamış bir nefes aldım. Onunla birlikte kalmaktan mutluluk duyacaktım.
Beklediğim gibi kameralar uzunca bir süre kapanmadı ve günü tamamen çekim yaparak geçirdik. Hepimiz yorgunluktan ayakta zor duracak hale gelinceye dek mutlulukla sohbet etmeye devam ettik, daha doğrusu ettiler. Çünkü Jisung da ben de her zamanki gibi mutluluğumuzu buruk yaşamaya mecburduk. Sanırım kaderimiz buydu.
Herkes odalarına dağıldıktan sonra sonunda dinlenebileceğim düşüncesiyle yatağıma yerleştim. Ancak maalesef ki bugün öğrendiğim her şey bir olup uykularımı kaçırmak için kabuslarıma dönüşmüştü. Gözümü her kapattığımda annesi tarafından acımasızca dövülmüş kan içindeki Jisung'u görüyor, artık ağlamaktan acıyan gözlerimin yeniden dolmasına engel olamıyordum.
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım uyuyamamıştım. Saat çoktan gece yarısını geçmiş, yurda sessizlik çökmüştü. Chan hyung da uyumakta benim kadar zorlanmış fakat sonunda uyumayı başarmıştı. Uyku problemleri olduğundan bahsetmişti daha önce, şimdi uykusunda da çok huzursuz görünüyordu.
Bugünü baştan sona gözden geçirdiğimde gözyaşlarımın tahriş ettiği gözlerimi ovuşturdum. Olabildiğince sessiz adımlarla odamdan çıktım ve su almak için mutfağa yöneldim. Hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde Jisung da oradaydı. Dolu ve şişmiş gözleri bir noktaya dalmış, geldiğimi bile fark etmemişti. Önündeki bardaktan anlıyordum ki kendine kahve yapacaktı ve suyun kaynamasını bekliyordu.
Korkutmamak için yavaşça omzuna dokunduğumda yerinde sıçradı. "Hyung?" diyerek elini kalbine bastırdı. "Niye uyanıksın bu saatte?" Bir yandan kendine kahve yaparken konuştuğunda bardağı elinden almak için hamle yaptım. ''Uyku tutmadı. Sen neden kahve içiyorsun? Yarın şirkete gitmek için erken kalkacağız. Uyumalısın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limbo | minsung
Fanfictionlee minho kendi yaptığı şarkıyla katıldığı seçmeleri geçer ve yıllar önce ayrıldığı eski sevgilisi han jisung ile aynı grupta olmayı kesinlikle beklemiyordur. . minsung, hyunlix . . #minsug 3! #hyunlix 3! #minho 2! #jisung 1! #leeknow 1!