13

2.6K 277 517
                                    

Heyecanlıydım.

Uzun zaman sonra gerçekten mutlu hissediyordum ve heyecanlıydım. Üç yıl sonra ilk kez güzel bir sebepten uyuyamamıştım. Jisung'la dünkü konuşmamız aklımda yeniden canlanıp durmuş, beni uyutmamıştı.

Size aptalca gelebilir, öyle olduğunu da kabul ediyorum ama sonrasında öptüğü için o kesiği yapmasına sevinirken bulmuştum kendimi.

Hastanede bahsettiği çift kolyemizi takmıştım bugün. Özenle giyinmiş, yüzüm daha canlı görünsün diye bakım bile yapmıştım.

Tanrım, dün öpmüştüm onu! Dudaklarını bu kadar özleyebileceğimi ben bile tahmin edememiştim.

Bir günde eskiye dönmüştüm sanki. Yüzüme renk gelmiş, Jisung'un bahsettiği parıltı gözlerime geri dönmüştü. Çok canlı hissediyordum.

Fakat yalan söylemeyeceğim, yeniden hiçbir şey olmamış gibi davranacağına dair bir korku da vardı içimde. Olumlu duygularıma odaklanıp o endişeyi görmezden gelmeye çalışsam da oradaydı işte. İçten içe geriyordu beni.

Çünkü aynı şeyleri tekrar kaldıramayacağımı çok iyi biliyordum.

Ancak şirkete ondan önce varıp Felix ve Chan hyungun konuşmalarına şahit olunca içimde çok büyük bir umut yükselmişti. ''Jisung ilk kez bu kadar süsleniyor. Geç kalacak. Ne oldu da birden böyle yaşam enerjisiyle doldu acaba?'' demişti Chan hyung bir yandan bana göz kırparak. Felix ise ''Sanırım aşık olduğu biri var!'' demişti heyecanla.

O kişinin ben olduğumu bilmek öyle güzel hissettiriyordu ki ilk sevgili olduğumuz zamanlara dönmüşüz gibiydim. Kelebeklerimle en son dört yıl önce bir araya gelmiştik. Şimdi ise midemde dolanmaya devam ediyorlardı.

Ve beklediğim an gelip Jisung stüdyoya girdiğinde bakışlarım hızlıca ona tutundu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor, heyecandan ellerim üşüyordu.

O kadar güzel olmuştu ki... Size nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum. Saçlarıyla özel olarak uğraştığı belliydi. Giyimi de her zamankinden daha özenliydi. Gerçekten lise dönemlerinde yeni yeni flört ettiğimiz zamanlardaki gibiydik ikimiz de.

Gözleri çekinerek beni bulduğunda hafifçe tebessüm etti. Yanakları kızarmıştı, utanıyordu ve tanrım, ben bu güzelliğinin benim için olmasını çok özlemiştim!

Ardından yavaşça boynuma indi bakışları, gülüşü genişlerken kendisi de elini boynuna attı ve kıyafetinin altında gizlenen kolyeyi çıkardı. Ben de gülümsememi bastıramaz hale gelmiştim bile. İşte biz Jisung'la böyle uyumlu bir çifttik. Aynı şeyleri düşünür, yapardık. Habersizce çift kombini yapmış gibi giyinirdik, gitmek istediğimiz yerler ve yemek istediğimiz yiyecekler hep aynı olurdu. Birbirimizi hissederdik. Hatta Jisung'un ablası hep ruh eşi olduğumuzu söylerdi.

Yavaş ve utandığını belli eden adımlarla yanıma geldi. ''Günaydın, Minho!'' dedi heyecanla. Sonrasında gözleri büyüdü.''Yani hyung, Minho hyung.'' Güldüm. Şu an ne dese gülebilecek kadar mutluydum. ''Günaydın, Jisung.''

''Kolye...'' dedi boynunu işaret ederek. ''Atmamışsın.'' Atacağımı düşünmesi saçmalıktı, ondan bana kalan son şeyi tabii ki atmazdım! Ancak ona böyle söylemedim. Sonuçta barışmamıştık, kendini affettirmesi için bir şans vermiştim sadece. ''Söylediğin kutuya baktım, oradaymış cidden. Ben de takayım dedim. Ne de olsa kolye senden kalan tek şey, en ufak bir hatayla o da olmayacak. Unutmayalım istedim.'' deyip gülümsedim.

''Merak etme hyung, kendimi affettireceğim!'' Tek kaşımı kaldırıp kendinden emin görünüşünü baştan aşağı süzdüm. Utanıp başını eğdi. Normalde bu kadar utangaç biri değildi, uzun zaman olduğu için böyle davranıyordu sanırım.

limbo | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin