Öğle yemeğinden sonra günü sakince bitirirken Sinan ile çıkış kapısında karşılaştık. Ama korkak biriyle uğraşmak istemiyordum. Hiç tanımıyormuş gibi yanından geçtim. Yonca beni ekiyordu Cenk Uğur için ama bunu anlayışla karşılardım çünkü o benim kardeşimdi. Tek başıma yurtta takılmaktan sıkılınca dışarı çıktım. Demir ile karşılaşmayı tabiki beklemiyordum.
Demir' e gözükmeden ara sokağa girip bilmediğim ıssız sokaklardan doğru yolu bulmaya çalıştım. Tamamen kaybolduğumu kabullenmek için Yonca' nın arayıp kızması gerekti. Nerede olduğumdan gram haberim yoktu. Demir' den saklanmak için girdiğim ara yol harabe evlere çıkarmış sonra gecekondulara çıkmıştım. Sonra da ahırların olduğu hayvan pisliği kokan yerlere çıkmıştım. Anneme konuşup günlük iç rahatlatmasını bu kokular arasında yapmıştım. Yürümekten yorulsam da tanıdık herhangi bir yere çıkamamıştım.
En sonunda yol bir mezarlığa çıkmıştı. Mezarlığın önüne çöküp nereye gideceğimi düşünürken de Yonca aramış kızmaya başlamıştı. Cenk Uğur' la beni almaya geleceğini söylediğinde kabul etmedim. Haliyle de onun beni tek başına bulmasını bekliyordum. Yanımda motor durduğunda başımı kaldırmadım. Hadi ama sarjım yokken neden buluyor beni bu belalar!
"Kimi bekliyorsun?" diye sordu. Bu Fırat' ın sesiydi. Fırat kaskı çıkarmış bana bakıyordu.
"Dinleniyorum. Devam et." dedim. Devam ederse kesin burada kalırdım ama onlardan yardım almazdım. Kaskını takarken gözümün içine bakıyordu. "Ne bakıyorsun?"
"Sen gibisini görmedim." dedi. Omuz silkmekle yetindim. "Atillahan' ın üzüme alerjisi var." dedi. Gülümsedi. "İntikamını almazsan tamamen affetmen seneler alır. Hadi gel yarın kaldığın yerden devam edersin. Mezarlık geceleri pek iyi değildir." dedi.
"Sen ne arıyorsun burada?" diye sordum. Onun bana yardım etmesini istemiyordum. Hem oyun olabilirdi. Sonuçta güvenilmezlerdi onlar. Ama burası da tehlikeliydi.
"Gelirsen söylerim." dedi. Bildiğim tehlikeyi bilmediğim tehlikeye tercih edip Forat' ın arkasına motorla beni yurda götürmesine izin verdim. Yonca' ya yazıp motora bindim. On dakikalık yoldan sonra tanıdık yollara çıktık. İki dakika da yurdun önündeydim Yonca motordan iner inmez boyuma atıldı. "Hayrunnisa mezarlığın ilerisinde tek başıma kalmak istediğimde gittiğim bir manzara var. Oraya gitmiştim. Şimdi gidiyorum. Bi sonraki görüşmemizde dilediğin gibi davranabilirsin." dedi ve gitti. Yonca sorgularcasına bakınca olanları anlattım.
Cumartesi sabahı koşuya çıktığımızda Demir ile karşılaştık ve bu sefer yakalandım. Bir süre peşimizde koştu. Ama en son sinir olmuş olmalı ki onu umursamamı koluma yapıştı. "Sakın bana dokunma Demir!" diye bağırdım. Gösterdiğim büyük tepkiye daha çok sinirlendi.
"Sen ne cüretle sesini yükseltirsin bana?"
"Sen hangi hadle bana bunu söylersin. Benden uzak duracaksın. Benimle konuşmayacaksın."
"Sen o şansını kaybettin. Sen benim planımın içine sıçarken o şansını kaybettin. Sana benim verdiğim şans vardı onunda neden olduğunu biliyorsun." bana dişlerinden arasında tehditle konuşurken bir adım geri çıktım. Bundan güç alarak üstüme yürüdü.
Yüzümüzün arasında santimler varken "Seninle ben diye bir şey yok, olmayacak. Senden gram haz etmiyorum. Etmeyeceğim de. Senden nefret ediyordum hala ediyorum. Seninle sevgili olacağıma ölmeyi tercih ederim. Senin şansına da ihtiyacım yok benim." dedim. Kendimi çekip geri adımlarla ondan uzaklaştım. Daha üç adım atmıştım ki elini kaldırarak üzerime geldi. Tam vuracakken Atillahan engel oldu.
Yonca' yı Cenk Uğur sıkıca tutmuştu. Anlaşılan bizim tartışmaya müdahale etmeye kalkışmış ama engel yemişti. "Senin benim bölgemde ne işin var Atilla!" diye yükseldi Demir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...