Gözümü açtığımda başımda hafif bir zonklama vardı. Ayaklarımda ise bir ağırlık. Nerede olduğumu çevreye bakınarak anımsadım. Sağımdaki yatakta Fırat, solumdaki yatakta Yonca ve Cenk sarılarak uyuyordu. Başımı kaldırınca da ayaklarımın üstüne uzanmış Atilla' yı gördüm. Çocuğun yatağında uyuyordum! Bakışlarımı yukarı çevirince saati gördüm. Bakmak için biraz kalkıp başımı eğdim. Eyvah! Saat 8 buçuktu.
"Gençler uyanın! Uyan! Uyan! Saat sekiz buçuk." Ortalığı velveleye verirken Fırat yataktan düştü, Atilla asker gibi bir anda dikildi, Yonca yastığı bana atarken, Cenk gözleri kapalı banyoya gitti. Atilla telefonuna baktı baktı ve bana baktı.
"Günaydın Nisa da hoca beni hiç aramamış. Kaldı ki saat de altıya geliyor." Cenk banyodan çıkmış yüzünden akan sularla, Fırat yatağın diğer ucundan çıkarmış kafasıyla, Yonca gözlerini dikmiş içinden ettiği küfürlerle bakarken tepemdeki saate baktım. Akrep ile yelkovanın nerelerde olduğuna dikkat etmemiş olabilirdim.
Yonca da aynısını düşünmüş olmalı ki "Ya gene mi Nisa!" derken saçlarını karıştırdı. "Kızım sana kaç defa telefondaki saate bak dedim." derken gülüyordu. Ben yer yarılsa da içine girsem diye yere gözümü dikmişken "Nisa saate bakar ama akrep ile yelkovanın yerine dikkat etmeden konuşur. Bilmiyor değil dikkat etmiyor." dedi. Son cümlesindeki vurgu birineydi ama kim olduğu çok önemli değildi.
Yerdeki bira şişeleri ile ortalık baya dağılmıştı. Atilla "Neyse daha iyi en azından bir duş alırız leş gibi kokuyoruz." dedi ve balkon kapısını açtı. Fırat kaybolmuştu ortadan ama Atilla yatağın kenarındaki yere ayağını uzattı. "Fırat kalk ve banyoya gir. Aramızda en geç hazırlanan sensin."
Fırat "Çek abiciğim kokuşmuş ayaklarını daha çok erken. Zaten üç saat önce uyudum." diye mırıldandı.
Yonca yanıma gelip "Biz de odamıza geçelim." beni tuttu ve çekti. Biz odamıza geçtikten sonra ise gülmeye başladı. "Gerçekten çok geç uyudu onlar ama iyi oldu." dedi. "Gece bir bira için ne kadar uğraştırdılar." Odamız oldukça topluydu. Eh geceyi oğlanlarla geçirince.
Yatağa uzandığımda annemin mesajlarını gördüm. Alkol almamıza makul miktarda izin verirdi. Bilincimizi kaybedecek kadar içmemize hiç izin vermezdi. Gece tamam dedikten sonra endişelenmiş olmalı. Ne yaptığımızı, ne kadar içtiğimizi sorup durmuş. Bense cevaplamışım ya da bizden biri. Annem oğlanlarla kalmamı alkol damarlarımdayken yanlış bir şey yapabileceğimi söylemiş benim cevabım taammamm olmuş.
Yonca banyoya girerken ayaklandım. "Önce ben gireyim." dedim. Normalde böyle şeyler hiç yapmazdım ama bir süredir en yakın dostumla baş başa kalmamız azalmıştı. Şüpheyle baktı. "Sonra bırakıp gidersin Cenk' in yanına." dedim. Sesimde kıskançlık yoktu özlem vardı.
Omuz silkti ve ilk ben girdim sonra da o. O içerideyken bornozumla oturuyordum. Oğlanların çat girmemesi için kapıyı kilitledim. O da çıktığında giyinmeye başlayacaktı ki bana baktı. Durdu durdu ve telefonunu açtı. "Efendim Cenk." onu dinledi "Tamam ama ben daha hazır değilim."... "Saat şuan altı buçuk. Mmm sekize çeyrek kala lobide olurum." Benimle vakit geçirecek mi yoksa süslenecek miydi bilmiyordum. Bekledim. Telefonunu kapattı. Bornozuyla karşıma bağdaş kurdu. "Anlat bakalım Atilla ile neler oluyor?"
Saat yediye kadar bornoz sohbetimizi yaptık sonra ben onun saçlarını kuruttum o benimkileri. Ben onun düz siyah saçlarına maşa yaparken ki tamamen pamuk prenses gibi olmuştu o benim dalgalı normalde belli bir şekil olmaya saçımı düzleştirdi. Çok uzun olsa da hafif bir dalgası olduğu için zorlanmamıştı.
Bugün için ikimizde elbise getirmiştik. İlk gün için biraz park, müze falan ayarlanmıştı. Konumu uzak olan yerlere gidilecekti yarın ise Anıtkabirdeki tören sonrası bir süre serbest etkinlik olacaktı. Anıtkabirdeki tören için ikimizde klasik bir takım almıştık. Tören sonrası içinse yine bir elbise vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...