Okul üniforma alma zorunluluğum yoktu. Yarım dönem içinde bina dikeceklerdi yani bu söylenen şeydi. Yonca' nın okulu benden daha uzaktaydı ismi ise Ada mıydı neydi hatta. Pazar sabahı annemle okula gidip gelmek zor olacak diye oraya yakın bir yerden yurt ayarladık. Her ne kadar gidip gelirim desem de anneme karşı durmak zordu benim için. Yurda o gün akşamında yerleşmiştim. Ama yurt bile okula kırk dakikalık mesafedeydi. Bisikletimi de getirmem bu yüzdendi. Pazartesi sabah yedi buçukta yurttan çıktım. Okula kadar ıssız bir yoldan bisiklet sürmem gerekiyordu. Ama okula giden ara yola çıktıktan sonra yavaş yavaş arabalar artıyordu. Okula vardığımda saat sekizi geçiyordu ve geldiğim yol kalabalıklaşmaya başlamıştı.
Okul, yerleşim yerinden arabayla yirmi- yirmi beş dakikalık mesafedeydi. Okulun arka tarafında yeşillik bir orman alan olmasa tamamen ıssız sayılabilirdi. Ön bahçesi geniş ve büyüktü. Görünüm olarak aslında çok lüks duruyordu. Spor salonu, bahçe düzenlemesi falan...
Okula geldiğim ara yol açıklıktı yani okuldan kaçmak baya belli ederdi kendini. Binalar gözükse da baya uzaktı mesafe. Geldiğim yol sekizden sonra epey kalabalık oluyordu ama en garibi okulun dışındaki ormanlık alanın ön tarafına park edilen arabalar ve motorlardı. Öğrencilerin çoğu araçla geliyor gibi duruyordu. Liseye gittiklerini düşünürsek çoğu ehliyetsizdi ve bu yasak, yanlış bir durumdu.
Henüz saat sekiz buçuğa beş varken okul bahçesine polis arabası girdi. Arabadan benim polis memuru inince ayağa kalkıp yakınlaştım. Çevresine bakındı bakındı ve içeriye yöneldiğinde seslendim. "Komiserim!"
Gülerek bana döndüğünde aradığının ben olduğunu düşündüm. Yanına gittiğimde elini uzattı "Naber baş belası?" samimiyeti ve baş belası demesiyle şaşırsam da insanların daha doğrusu erkeklerin çoğunun dik dik bakması beni daha rahatsız ediyordu.
"Komiserim ne yapıyorsun burada?" diye sordum.
"Seni arıyordum." dedi. Kolunu omzuma attı ve topluluktan uzaklaştırdı. Mesafe yeterli geldiğinde durdu. Kendi, topluluğa sırtını dönmüştü. "Yaklaşan olursa uyar." dedi. Tamam dememe fırsat vermeden devam etti. "Bak Hayrunnisa buraya geleceğini duyar duymaz sana gelecektim ama sorun yaratmak ve seni endişelendirmek istemedim. Burası belalı bir çok erkek çocuğun geldiği bir yer. Kapıdaki arabalar motorlar var ya biraz didiklesem bir sürü çalıntı çıkar. Burası çok tehlikeli ve aralarında tek kız sen olacaksın. Şu yangın olayında bir şey yapamadım ama izin verirsen burada yardımcı olmak istiyorum. Burada sana bulaşmak isteyenler olacaktır ama polise bulaşmak istemeyeceklerdir. Bu çocuklar reşit olmasalar da hepsi en az bir kez bizimle görüşmüştür. Ama benim kardeşim olduğunu onaylarsan sana zarar veremezler. En azından ciddi." durdu arkasına bakıp sarıldı. Ben ne dediğini ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken kolunun altına alıp arabaya yöneldi. "En ufak şeyde ara beni güzelim tamam mı?" çevresine bakındı.
"Tamam abi." derken birilerine selam vermeye başladı.
"Kenan. Mert. Ahmet. Mustafa. Hasan. Yiğit. Mehmet. Burak..." omzumu sıkıp bırakırken arkadan biri seslendi.
"Ilgaz abi!" derince nefes aldı ve arkasını döndü.
"Sende mi buradaydın Atillahan?" Bir iki sene önce şişman olduğundan emin olduğum kalıpta enine boyuna oha diyeceğim, kahverengi gözlü, dalgalı kumral çocuk gamzelerini gözüme soka soka gülümsedi.
"Sen pek gelmezsin buralara." dedi. Elini uzattı ve el sıkıştılar.
Adını öğrendiğim komiser Ilgaz abi beni kolunun altına aldı "Bizim görev arkadaşın kızı. Buraya yarım dönem geldi ona iyi dersler demeye geldim." diye açıkladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...