Demir' in saçma teklifinden sonra dakikalarca güldüm. "Ne sanıyorsun ki sen beni?!" Gülmemi durduramıyordum. Bir süre susmamı bekledi. Hava iyice kararmıştı. Gülmem bittikten sonra Demir' e "Seninde Atillahan' ında cehenneme kadar yolunuz var. Benden uzak durun ikinizde." Boydan süzdüm ve göz devirdim "Esmer sevmem ayrıca. Cevabım değişmeyecektir."
Arkamı dönüp giderken peşimden gelmeye devam etti. Ne yapacağımı kendimi neye bulaştırdığımı bilmeden ilerlemeye devam ettim. Yurda geldiğimde güvenliğe bakıp kendimi güvende hissettim. Tekrar konuşmasak da beni izlemesi beni hem sinir edip hem de korkutmuştu.
Annemle sohbetimden sonra uyudum. Çok uyumama rağmen cumartesiye uykulu ve baş ağrısıyla başladım. Yurttan çıkmadan sadece yatakta gün geçirdim. Akşamında ise Yonca bana süpriz yapıp okula ve yurduma gelmişti. O gece odama yerleşti Yonca. Yonca' nın babası avukat bürosunda çalışıyordu. Ama görevi çaycılıktı lakin oradaki edindiği çevre çok sağlamdı. Kızına yarım dönem için bu liseyi ayarlaması oldukça zor olsa da kızına düşkün bir babaydı. Yonca' nın annesi onun doğumundaki aksilikten dolayı ölmüş ve babası onu büyütmüştü. Ve ben kendimi bildim bileli Yonca hayatımdaydı. Sanki ikimiz tek bir insan olabilirmiş gibiydik. Seneler birlikte geçince birbirimizin kardeşi gibi olduk. O gece kendimi toparladım ve başımdaki Demir belası mı daha kötü Atillahan belası mı daha kötü kritiği yaptık. İdil ve Timur' un yeni lisedeki yükselişi ilgimi çekmiyordu çünkü başıma bir bela örmüştüm.
Pazar sabahı kahvaltıdan sonra Yonca' nın sağlıklı yaşam projesindeki en önemli madde olan sabah koşusuna çıktık. Takıntılı arkadaşım bunu bana senelerce işkence olarak yapsa da formumu sayesinde koruyordum. Sabah koşusunu bitirdikten sonra kavaklıbahçe yazılı bir parka girdik. Biraz ilçenin tepesinde bir yerdeydi. Manzarası güzeldi ve sakin olunca oturup dinlendik. Lakin arkamdan gelen iki numaralı baş belamın sesiyle günüm çarşamba pazarına dönmek üzereydi. "Sevgilim."
"Salak mısın?" Arkamı döndüm. Tek başınaydı. Eh en azından sağlıklı dönebiliriz yurda.
"Hayırlı sabahlar güzel kızlar. Ben Demir Kurt. Burası benim memleketim ve sanayide araba bakımı yapan bir dükkanım var. Ve sen matmazel o gözlerinle beni etkileyen güzel hanım sen kimsin?" Ani değişen tavrıyla tiksinerek baktığıma emindim.Göz devirdim bu haraketlime sinir olduğunu hissederken "Demir senin sevgilin değilim olmayacağım." dedim.
Yonca' nın koluna girip çıkışa yürürken Demir arkamdan seslendi "Ne yaparsan yap benden kurtulmazsın."
Kavaklıbahçeden çıkarken Yonca "Çocuğun bu kadar yakışıklı olduğunu söylemedin." diye sitem etti.
"Esmer sevmiyorum Yonca. Hem Hilmi duymasın bunu. O nerede?"
"Ayrıldık. Buraya gelmemi istemiyordu ve tartıştık bende ayrıldım. Biliyorsun son zamanlarda aşırı bir tavrı vardı." Tam benim yüzümden neden yapıyorsun diyecektim ki devam etti. "Senin yüzünden değil Nisa. Böyle düşüneceğini biliyorum ama bana bahane lazımdı." Sesi neşeliydi. Biliyordum şuana kadar aşka onun kadar inanıp bu kadar aşk denk gelmemesi şaşırtıcıydı.
Yonca aşk isteyen ama bir türlü aşkla tanışamayan romantik ama bir o kadar duygusuz bir kızdı. Hayatındakilerine bağlanmadan aşk arıyordu ama bir türlü bulamamıştı. Yurda girmeden markete uğramıştık annemle konuşmak için onu tek bırakmıştım. Marketin kapısına bakarak annemle konuştum. Ama kapıdan Cenk Uğur ile çıkmasını beklemiyordum. Yonca' nın flörtöz tavrıyla Cenk Uğur' un komikliği beni yerimde çiviledi. Yonca adeta ben yokmuşum gibi onunla yürümeye başladı. Fırat veya Atillahan' dan eser yoktu. Arkalarından yürürken numaralaştıklarını gördüm. Yurdun köşesinde beklerken Yonca binbir cilveyle içeri girdi. Cenk Uğur arkasından bir süre bakıp bana doğru gülerek yürürken kafamda binbir türlü senaryo vardı. Beni gördüğünde ciddileşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
Chick-Lit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...