Fırat sarılmayı bıraktı. "Daha liseyi görmemişti. Daha bir sevgilisi olmamıştı Nisa. O kadar küçüktü ki. Bize her zaman çocuksunuz derdi. Onun için hiç büyümemiştik. O oldukça olgundu. Ama oyun oynarken çok çocuk olurdu. Yağmuru çok severdi. Senin yaptığını yapmayı çok istedi ama bünyesi hassastı. Hem de çok hassas. Atilla' nın yanında hep daha bakımlı olurdu. Ondan hoşlanıyordu." Fırat' ın kardeşi Atilla' dan mı hoşlanıyordu. İçimde bir şeyler olurken kıpırdandım. "Atilla her zaman ona kardeşim derdi. Bu onu çok sinirlendirirdi. Yıldızlara bayılırdı. Gece yıldız izler ve hepimizi garip bilgilerle doldururdu. Bizimle ilgilenirdi ama o kadar da söylenirdi. Bana o kadar çok anımsatıyorsun ki. Kendimi burada daha sık buluyorum. Sanki..."
"Fırat ben o değilim." beni ölen kardeşi sanıyordu. "Ben yani. Çocukken. Yani demek istediğim."
"Biliyorum Nisa. Biz küçükken sen de küçüktün. Sen o değilsin ama onun gibisin. Sen benim küçük kız kardeşimsin." bana bakarken gözlerimden akan yaşlara baktı. "Sen neden ağlıyorsun?"
"Bilmiyorum. Senin yüzünden."
"Salak!" deyip sarılırken orada öylece ağladık. Füsun' u kıskanmıştım. Çok güzel çocuklarla büyümüştü. Sanırım bu yüzden kıskanmıştım. Ama Fırat' ın ona olan sevgisi onunla ilgili olan anlarına sahip çıkması belki de kardeş eksikliğimi ilk defa hissettirmişti. Bir abi ister miydim? Fırat gibi bir abi evet. İkimizin ağlaması bitince bana baktı. "Sümüklü!" dedi. Bu kadar eğlenceli birinin bu kadar acı veren bir hikayesi olmamalıydı. Bu hepsini merak etmemi sağladı.
Beraber geri dönerken beni markete bıraktı. Allah' tan amca bir şey söylememişti. Akşam eve gittiğimde yorgun olduğumu söyleyip yattım. Füsun' u aklımdan çıkaramıyordum.
On altı Aralık itibariyle sınavlara başlanırken ben hala kendimi toplayamamıştım. Biraz kendimi çekmiş, sessizleşmiştim. Yonca ile konuşmaya çalışsam da içimdekileri anlayamıyordum. Füsun için hissettiklerimi kelimelere dökemiyordum. Sınavlar bittiğinde bile ben aynıydım. Bitkisel yaşamda gibi. Atilla bir gece odama geldiğinde uyuyor numarası yapıyordum.
"Uyumadığını biliyorum." dedi. Ama konuşmana gerek yok dinlesen de yeter. "Fırat o gün anlattığını söyledi. O zamandan beri değiştin. Bizden en başta da Yonca' dan uzaklaştın. Timur hakkında öğrendiğin bu gerçek mi canını yakan. Onu mu seviyorsun?" demesiyle sinirle kalktım. Yatağımın ucuna oturmuştu.
Sinirle "Saçmalama!" dedim.
Bunu beklemiyor gibiydi. "E o zaman sorun ne?"
Nefes alamadığımı hissettim. "Bilmiyorum."
Bana yaklaşıp sarıldığında ağlamaya başladım. Allah' ım neyim vardı böyle! Sanırım regl öncesi duygusallık düğmeme basılmıştı. Ona sarılıp ağlarken "Neyim olduğunu bilmiyorum Atilla. Ama canım yanıyor. Füsun' a olan. Onun dışarıda olması üstelik o çocuk." durdum. "O çocuk hasta." dedim. "Timur' un tek düşündüğü kendisidir. Onun sorununu dedesine bağlardım ama o daha küçükken bile neler yapmış? Okulu yakanlarda onlar hem de neden biliyor musun? Kızın biriyle öpüşmek için. Ama suç bana kaldı. Bende nasıl böyle arsız olabilir diyordum. Beni okulu yakmakla suçlayıp nasıl yüzüme bakar diyordum! Ama o yüzsüz Fırat' ın bile yüzüne bakıyor. Onunla öpüşmediğim için okula onunla yattığımı söylediğinde bile bu kadar utanmamıştım. Fırat' a onu yanlışlıkla savunmuş gibi hissediyorum. Onu korumuş gibi." dile dökemediğim şeyler ağlarken ağzımdan dökülürken kendimi hafiflemiş hissediyordum. "Timur bir çok kişinin canını yakmıştı. Sırf eğlencesine klozete çocukların kafasını sokardı. Her işten sıyrılırdı. Bense onu buraya getirdim. Üstelik beni her gördükçe kardeşi aklına gelen Fırat var. Onu ne kadar üzüyorum kim bilir!" başım omzunda ağlarken o başımı okşuyordu. Yüzüne bile bakamıyordum. Düne kadar yüzüme bakmaları anlamsız gelen insanların yüzüne bakamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...