Kapıda bakışmalarımızı Yonca' nın iteklemesiyle bitirdik. Ev dağınıkken onları durdurdum. "Durun. Bir saniye ev müsait değil." ama ittirip geçerken mutfaktan yanık kokuları geldi. "Yonca!" diye bağırıp mutfağa koştum. Mutfakta sahandaki yumurtam yanmıştı. Oturma odasında geceden kalma abur cuburlar vardı. Gece rahatsız olup şuan üstümde olması gereken iç çamaşırımı bir yere fırlatmıştım. Ah! Lanet olsun!
Mutfaktan çıkmamayı düşünürken Fırat' ın "Oha!" sesini duydum. Yonca geberteceğim seni Yonca. Neden ben Allah' ım? Yani isyan etmiyorum ama bu rezillik neydi? İçimdeki bir köşeye saklanma isteğimi bastırıp içeriye girdim. Ortalığı toplamaya başlamışlardı. İç çamaşırım ise Atillahan' ın elindeydi.
"Allah aşkına insan bir arar!" diye söylenirken Atillahan bileğimi tutup çekiştirdi.
"Odan nerede?" Odamı gösterince oraya sürüklemeye başladı. "Önce bunu giy içine hatta mümkünse daha kapalı bir şey giysen daha iyi." sonra odama baktı. Eh evde durmayınca toplu oluyordu. İyi ki de topluydu. Yani normalde her yerde kıyafetlerim, takılarım olurdu. Odama bakınmaya başladı. Resimlere, kitaplarıma, biblolarıma... Ben ona bakarken o odamı gezdi. "Ne duruyorsun giyinsene."
"Odamdan çıkmazsan nasıl giyinebilirim?" Etrafına bakınıp çıktı. İç çamaşırımı giyip daha kapalı eşofmanlarımdan giydim. Odadan çıktığımda kapıdaydı. Beraber içeri geçtiğimizde her yer topluydu.
Kahvaltı için hepimizin mutfağa girmesi mümkün değildi. İki kişi sofrayı hazırlarken üç kişi kahvaltılıkları ayarlamıştık. "Söyler misiniz? Neden evlerinizde değilsiniz?"
Yonca içeriye eşya taşırken Fırat "Seni özledik." dedi. Ha ha ha yaptığımda "Aslında bende bilmiyorum." dedi.
Hepsi kaçamak cevaplar verirken sofra hazırdı. Kahvaltımızı yaparken Fırat, Yonca ile kurmuş olduğu samimiyetle bana da davranıyordu. Artık çekinmediğinin farkındaydım. Aralarında 'Nisa, Nisa, Nisa' diye dolaşan tek kişiydi. Sofrayı toplarken Fırat "Nisa." dedi. Sesinde nispet vardı bence.
"Efendim."
"Bugün için planın ne?"
"Evimde tembellik yapmak."
"Aaa cidden mi!? Bizim de öyle. Senin evinde tembellik yapmak." Ama benim evimde neden? Mutfaktan çıkıp masaya döndüğümde hepsi bana bakıyordu.
"Bende sandım ki siz üç oğlan belki eniştem dışında siz iki oğlan bizler sizle değilken nefes alırsınız. Yapmanız gereken şeyleri yaparsınız falan." Birbirlerine baktılar.
Cenk Uğur bana gülerek "Eniştenin en büyük ve önemli işi kardeşini mutlu etmek. Hayrunnisa hakikaten haklı siz kendi işlerinize gidin." dedi.
"Nisa diyebilirsin Cenk Uğur." diye araya girdim. Hemen beni desteklemesi ise ayrıca hoşuma gitmişti.
Cenk Uğur masadan kalkıp "Bunu özgür iradenle izin veriyor musun?" diye sordu. Başımı evet anlamında sallarken bana sarıldı. Bıraktığında Yonca' ya "Gördün mü? Eninde sonunda alışacak demiştim." Bana döndü "Nisa bana Cenk demen yeterli. İki ismimi söyleyen tek insansın." dedi.
"Anlaştık Cenk." Gülüşürken saçlarımı karıştırdı. Sofrayı toplamaya devam ederken Atillahan yardım etmeye başladı.
Masa toplandıktan sonra Fırat işim var deyip kaçtı. O ara Cenk ailesinin Yonca' yı çağırdığını söyledi. Tabi o ara film açan Atillahan hiç bir yere gitmedi. Onları geçirdikten sonra içeriye döndüm.
"Sana mısır patlatayım." Mutfağa geçip mısır patlatırken ikimiz ne yapacaktık onu düşünüyordum. Mısırları alıp içeriye geçtim. Birazını ona birazını kendime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...