Yemyeşil ormanda, çıplak ayaklarla koşuyordum. Üstümde bembeyaz bir elbise vardı. Nedensizce mutlu ve huzurluydum. O kadar çok gülüyordum ki. Sanki bir şey olmuştu. Biraz durup etrafımda gökyüzüne bakarak dönerken kollarımı iki yana açtım. Yonca karşımda beyaz upuzun elbisesiyle gülümsüyordu. Belki de onun düğünündeydim. Yeşil ve orman onun sevdiği şeylerdi. Kim bilir belki de düğününü burada yapmak istemiştir. Simsiyah saçları bembeyaz tenine pamuk prenses gibi duruyordu. Saçları savrulurken elimi tutup koşmaya başladık. Kahkahalar atıyorduk. Aynı çocukluğumuzda zillere basıp kaçtığımız zaman gibi...
Cenk Uğur' u gördüğümüzde şelalenin yanındaydı. Aynı bizim gibi beyazlıklar içindeydi. Siyah dalgalı saçları dağılmış serseri bir hava verirken yeşil gözleriyle Yonca' ya gülümsüyordu. Yonca diğer elini ona uzattı. İkisi de bana bakarken onlara kocaman gülümsedim. Yonca' nın elini tuttuğunda tekrar koşmaya başladık. Tam karşımızda iki kişi vardı. Biri koyu kahve saçlarını bağlamış gözlüklü Fırat ve yanında sarışın mavi gözlü bir kız vardı. Kızı ilk defa görüyordum. Onların düğünü müydü yoksa? Onlarda bembeyazdı. Ormanda neden beyaz giymiştik ki! Dördüne gülümseyip Yonca' nın elini bıraktım. Ömrüm hayatımda bu kadar gülmüş olamazdım.
Onları arkamda bırakıp kahkaha atarak koşmaya başladım. Zıplayarak koşan tavşanları görünce durdum. Etrafımda daire çizip uzaklaştılar. O ara sincaplar ağaca tırmanıyordu. Ağaçlardan birinden çok güzel bir kuş sesi geldi. Küçük bir gölet gördüğümde çok güzel bir kuğu vardı. Kuğuların bu kadar parlak olduğunu bilmiyordum. Göletin yanına çöküp elimi suya soktuğumda minik bir balık elime geldi. Tekrar suya bıraktığımda tanıdık gelen bir kokuyla arkamı döndüm. Bu aşinası olduğum kokunun sahibi Atillahan' dı. Beyaz gömleği, beyaz pantolonuyla karşımda duruyordu. Gülümsememin yüzümde donduğunu hissettim. Benimle birlikte onunku da dondu. Ayağa kalkıp karşısına geçtiğimde aramızda bir metre vardı. İki elini de bana uzatıp güven verircesine gülümsedi. İki elini tuttuğumda hiç olmadığım kadar huzur dolmuştu içime. Kokusu, gülümsemesi içime işlemişti adeta.
Atillahan ile dans etmeye başladık. Müzik çalmıyordu belki ama biz dans ediyorduk. Ormanın sesi bize adeta müzik gibiydi. Ellerimi bıraktığında bir yeri işaret etti. Oraya gitmemi istiyordu. Ama onu bırakmak istemiyordum. Alnımdan öpüp beni işaret ettiği yere çevirip usulca ittirdi. Arkama tekrar baktığımda yoktu. İşaret ettiği yere gittiğimde annem oradaydı. Ormanlığın ilerisinde altın rengi kum ve masmavi göğün altındaki masmavi bir denizin dibindeydi annem. Koşarak yanına gidip sarıldım. Ormandan diğerleri gelirken annemle sarılarak onlara bakıyorduk.
Annemin kızgın sesi ile kendime geldim. "Ne demek sakin ol! Bu okula başladığından beri her hafta kızımı hastanede buluyorum."
"Anne! Seni görebilmek için-" sesim çatallaşmış bir halde konuşmak oldukça acı vericiydi.
Annemin yatağa oturduğunu hissederken "Kızım. Prensesim. Hayrunnisa söyle bitanem." nefes almadan konuşmasını dinledim.
Boğazımı temizledim "Diyorum ki seni görebilmek için hastanelik oluyorum. Beni çok ihmal ettiysen demek ki." bu sessizliğe sonra kıkırtılar sebep oldu. Gözlerimi tamamen açmış anneme bakıyordum. Mahvolmuş gözüküyordu. Sessizlik benim tekrar konuşmam içindi sanırım. "Su." boğazım kuruyken konuşmak canımı yakıyordu. Annem biraz su içirirken içeriye biri girdi. Odada kim vardı bilmiyorum tam doğrulurken doktor müdahale etti.
"Ow ow küçükhanım biraz yatman lazım."
"Ama kimseyi görmüyorum." dedim. Biraz yatağı kaldırdıktan sonraya odaya göz attım. Sağ tarafta cam kenarında koltuk vardı. Yonca koltukta oturmuş ağlarken Cenk Uğur' un omzuna başını koymuş vaziyetteydi. Fırat onların yanında otururken hemen yanında Atillahan dikiliyordu. Annem onların tam önünde, yatağımın dibinde dikiliyordu. Sol taraftaki köşede Ilgaz abi vardı ve Yonca' nın babası kaçamak bakışlarla kızına bakıyordu. Ama sol tarafta kapı girişinde okul müdürünü görmek beni asıl şaşırtan detaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...