Gözümü açtığımda nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Hareketlenecektim ki elimi bir eliyle tutan diğer kolunu üstüme uzatmış sırada uyur gibi başını koluna koymuş uyuyan Atilla' yı gördüm. Üstüne battaniye koyulmuş gibi duruyordu. Hiç kıpırdamadan uzanırken dünkü hasta olduğum anları hatırladım.
Koridordan gelen sesle gözümü kapatıp nefesimi düzene soktum. Fısıltıları duysam da ne dediklerini anlamıyordum. Dış kapı açıldı ve kapandı. Bir iki saniye de araba çalıştı ve uzaklaştı. Sanırım okula gitmişlerdi. Araba sesi Atilla' yı uyandırmış olmalıydı ki kıpırdandığını hissettim.
Esnediğini duydum ve elimi bıraktı. Ayağa kalktığını duydum, uzaklaştı önce sonra yakınlaştı. Nefesim düzensizdi bu yüzden uzaklaştığında uyanmış gibi yapacaktım. Baş ucumdan bir şeyler aldı ve uzaklaştı. Gözümü açtığımda şöminenin tam karşısındaydım. Oturur pozisyona gelip biraz durdum.
"Günaydın. Nasılsın?" diye sordu Atilla.
"Sanırım iyiyim." derken boğazım acıyordu.
Bir bardak su uzatırken elini alnıma ve yanaklarıma koydu. "Ateşin yok. Boğazın kurumuş olmalı. Sen oradan ayrılma ben çorba yaparım."
"Ne? Yok ben yaparım kendi çorbamı."
"Dün de içtin çorbamı bugünde içebilirsin bence." dedi. Dün ne ara çorba içtim?! Mutfağa geçtiğinde konuşuyordu. "Dün okuldan sonra hastaneye gittik ilaç falan aldık sonra eve geldik. Çorba içip ilaçları aldıktan sonra ateşlenmeye başladın. Bitki çayını içtikten sonra ise kustun. Kustuktan sonra seni soğuk duşa soktum ama ateşin düşmedi."
"Bir dakika bir dakika ne duşu ya?" Şöminedeki ateşi izlerken kıpkırmızı olduğumu hissettim.
"Merak etme kıyafetlerin vardı ama sonra onları değiştirdim. Çok pis vurdun bana." dediğinde kıkırdamadan duramadım. "Ateşin düşmeyince hastaneye götürmeye karar verdim ama çok ağladın. Annenin nasıl endişeleneceğini söyleyip durdun. Sonra tekrar çorba yaptım ama kusmaya devam ediyordun. Ateşin de hala yüksekti. Çocuklar geldiğinde bir doktor tanıdığımı getirdim."
"Senin doktor tanıdığın mı var?"
"Evet." deyip kestirip attı. "İlaçlar sanırım yan etki yapmış. Bir iğne yapıp serum verdi. Çünkü yemek yiyemedin hiç. Sonra da gitti. Ateşin düşerken sirkeli suyu ihmal etmedim sonra zaten iyi gibiydin. Gece de bana hasta bakıcı dedin." Gülümsediğine emindim.
Gerçekten çok fena bir gün geçirmişim. "Kusura bakma bu kadar yük olmak-"
"Ne yükü Nisa." derken yanıma gelmişti. Koltuğa oturup yüzümü ellerinin arasına aldı "Seni seviyorum."
Kalbim çırpınırcasına atıyordu. Sanki dışarıdan duyulabilir gibiydi sesi. Kendimi çektim. "Teşekkür ederim öyleyse."
Atilla elimi tuttu ve öptü. "Sen iyileş de o yeter. Ama bugün iyi gibisin. Dün hiç konuşmadın. Aslında baya tatlıydın. Ne dersem yaptın. Ama bu sıkıcıydı. Senin arada bir bana karşı gelmene alışmışım. O yüzden bir daha hasta olma." Elimi tuttuğu elinin baş parmağı ile elimi okşuyordu.
"Yonca nerede?" Elimi çekip ayağa kalktım.
"Okula gitmiş olmalılar. Malum devamsızlık problemimiz var." O mutfağa yürürken ben banyoya gidip tipime baktım. Berbat haldeydim.
Sadece biraz sesim değişik ve boğazım acıyordu. Onun dışında iyiydim. Şöminenin tam karşısından kanepeyi çekince kanepe eskisi kadar sıcak gelmedi. Ama yorganın altına girdim. Çorbayı getirdi. Tavuk çorbası mı! Ve lezzetli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
Chick-Lit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...