Sabah uyandığımda Atilla' yı öperek uyandırdım. Daha doğrusu akşam. Dünden önceki gün sabahladığımız için dün gün ortasında uyumuştuk. Gece dört gibi uyandığımda fazla enerjiktim. Atilla' yı uyandırırken dün yaptığım şey aklıma geldi. Onu yarı uyuyor halde bırakıp duşa girdiğimde onun her şeyiyle ilkim olmasına karar verdim. Duşumu alırken kişisel bakımımı yaptım. İçeriye döndüğümde üstündeki kazağı çıkartan Atilla' yı gördüm. Bana bakıp tam geri yatacakken bana geri döndü. Üstümde havlu parçasıyla duruyordum. Karşısına geçtiğimde bacaklarının arasına girdim. Gözlerini gözlerime kenetlemiş dik dik bakıyordu.
"Nisa' m hayırdır güzelim? Ne oldu?"
"Ben." durdum ve nefes aldım. "Ben senin." içimden geçen şeyi dışarıya vurmam kulağa çok sapıkça geliyordu. Gözlerinden gözlerimi kaçırıp dudağımı ısırarak gözlerimi kapattım. "Off boşver." banyoya kaçtım. "İçimdeki şeyi dile dökemiyorum ya!" kapımı tıklattığında dilimi ısırdım. Salak sapık! Üstüme taytımla kazağımı geçirip çıktım. "Ya son yarım saati siler misin aklından?" dedim ve yatağa girerken başımı kaldırmadım yerden.
Yatağa uzanırken beni izlediğini biliyordum. Yanıma uzanıp belimden çekerken kulağıma fısıldadı. "Bende seni seviyorum. Seninle her şeyi yaşamak istiyorum. Ama böyle değil. Okulu bitirince seninle evlenince. Evlenmeden önce seninle onu yapmayacağım. Sen istesen de..." omzumu öperken utançtan gebermek üzereydim. Ama evlenmek mi dedi o?!
"Evlenmek mi?" aniden ona dönüp koluma dayanarak yükselttim başımı.
"Evlenmek." dedi gülerken. Belimden çekti. "Seninle evleneceğim." hayal kurar gibi devam etti. Tekrar dirseğime dayanıp yüzüne baktım. "Sen benim ömrümü geçirmek istediğim kızsın. Seninle öyle herhangi bir yerde anlık şeyler yaşamayacağım. Seni önce isteyeceğim annenden ve babandan. Benimkiler gelecek ayaklarıyla ve seni istedikten sonra seninle yaşayacağım evin bahçesinde düğün yapacağım. Bahçeyi kırmızı, beyaz ve karagüllerle dolduracağım. Beyazlar senin için, siyahlar benim için, kırmızı ise aşkımız için. Ben siyahlar sen beyazlar içinde olacaksın. Belle' den bile güzel olacaksın." Anlattığı şeyle eriyip biterken dalmış gitmişti.
"Sen ciddi misin? Yani benle evlenmek mi istiyorsun?" diye sordum. Oturur pozisyona geçip gözlerimi diktim. Ellerini başının altına alıp sırt üstü uzandı.
"Evet bebeğim. Seninle evleneceğim." Gözleri bana döndüğünde kollarını açıp "Hadi biraz daha uyuyalım sonra kayak yapacağız." göğsüne eliyle vurdu. Kollarının arasına girerken içim içime sığmıyordu.
Odaya dalan Yonca' larla irkilerek uyandım. Kahvaltıyı yaparken planlarımızı tekrar gözden geçirdik. Atilla, Cenk ve Fırat okul müdürü gibi Pınar' ın teyze, amca, dayı, hala artık kim varsa arayıp Arslan Lisesinden aldığı burs için ulaştıklarını söyleyerek Pınar' ı masrafsız bir eğitim hakkı kazandığını anlatacaklardı. Onları ikna edip kimsesizler yurduna düşürmemeye çalışacaklardı.
Ben ise babamı arayıp Pınar' ı Arslan Lisesine kayıt ettirmesi için ricada bulundum. Babam kabul ederken onu iki seferdir kendiliğimden aramama memnundu. Ayrıca aradığımda mutlaka halimizi hatrımızı soruyordu.
Saat bir ikiye kadar oğlanlar telefonla görüştü. İster istemez hikayesini de onaylamış olduk. Bize anlattığı şeyler doğruydu. Neyse ki Fırat sonunda dayısını ikna etmişti. Dayısı işlemleri başlatırken Fırat kayıt işlemlerini, ücretsiz yurt hizmetini başlattığını söyledi. Pınar yaptıklarımızı şaşkınlıkla izlerken mutluluğu gözlerine yansımıştı.
Oturduğu yerden kalkıp Fırat' a sarılmış ve onu yanağından öperken biz şaşkınca bakışıyorduk. "Benim için bu kadar uğraşan sadece ailemdi. Teşekkürler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
Chick-Lit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...