Sabah annem kalkmış kahvaltı hazırlarken yanına gittim. Gece olan hiç bir şey yaşanamamış gibi arkasından sarıldım. Beraber kahvaltıyı hazırlayıp sofrayı kurarken baya neşeliydi. "Nisa Yonca ile birlikte Ankara' ya gidiyorsunuz. Ben Ramazan ile konuştum." Daha ilk lokmamı ağzıma almıştım ki dediğiyle öksürmeye başladım. Ramazan Yonca' nın babasıydı. Annemle yaş farkı çok yoktu bu yüzden birbirlerine isimleriyle hitap ediyorlardı.
"Ama anne istemiyorum demiştim."
"Bence para yüzünden diyorsun ama Ramazan para işini halletti. Onda da bende de para var. O zaman neden gitmeyesin?"
"İstemediğim için." ama annem onu kırmayacağımı biliyordu. Bu inatlaşmadığım tek insanın annem olduğunu gösteriyordu. Yemeği sessizce devam ederken parayı nereden hallettiğini düşünüyordum. "Para nereden geldi anne?" dayanamayıp sordum.
"Bu ay seni hastanede bulunca 'iki kez' müdürüm biraz avans verdi." dedi. Gülerek bakıp "Alışveriş yapalım mı anne kız?" diye sordu.
Göz devirdim "Anne sevmediğimi biliyorsun." dedim. Annemin avans almasına karışamazdım ama benim yüzümden olması beni üzdü. Kahvaltının geri kalanında alışveriş için kandırmaya çalıştı beni ve tabi ki tamam dedim.
Hazırlanıp süslenirken aslında yorgundum ama alışveriş merkezindeyken annemin enerjisine ayak uydurdum. Uzun zamandır ki sanırım lise birden beri hiç alışverişe çıkmamıştık. Atilla aradığında ilk mağazaya girmiştik. "Efendim."
"Nasılsın?" dedi.
"İyiyim. Bir şey mi oldu? Yonca iyi mi?" Timur eve bıraktıktan sonra numaralarımızı birbirimize vermiş evden uzakta olan evdekilere ulaşacak ve başkasından rica etmeyecekti. Bu yüzden hepsinin numarası vardı.
"Hayır ya sadece merak ettim. Sesin iyi geliyor ama sen neredesin?"
"Alışveriş merkezinde" derken annemin yanındaki adama baktım. Annem bir şeyler derken bana doğru gelmeye başladı ama adam annemin koluna yapışınca hızlıca yanına gittim. Atilla ne diyordu duymadım. Telefonu kulağımdan indirirken adamı duydum.
"Güzelim yardımcı olurum denemende ya." diyordu gevşek gevşek.
Annem kolunu çekmeye çalışırken "Bırakır mısınız beyefendi yoksa güvenliği çağıracağım." diyordu. Kibar kibar laftan mı anlar bu hödük!
"Annem sana bırak dedi dimi! O kolunu çek kırmayayım kolunu!" dedim dişlerimin arasından.
"Sana ne oluyor be ufaklık. Uza buradan."
"Kızım karışma." diyordu annemse. Etraftakiler işine gücüne bakarken kimsenin bir şey dememesi beni ayrıca ayar ediyordu.
Adamın annemin kolundaki elinin üstüne koydum. "Bu elini çekmezsen seni pişman ederim."
Annemin kolunu bırakırken "Madem bu kadar istiyorsun ufaklık... seninle de kuzenim ilgilenir." dedi. Uzaktan yaklaşan hayvan gibi adama gülerek bakıyordu.
Annemi tutup arkama alırken "Gidiyoruz anne." dedim. Ama bela işte bitmiyordu. Bize engel olurken annem güvenlik diye bağırdı. Adamlar ise gevşekçe duruyordu. Güvenlik geldiğinde dükkanlardan birinin sahibi olduğunu öğrendik. Annemi eşya çalmakla suçlayarak eğleniyordu. Yarım saat boyunca annem kendini açıklamaya çalışırken adamlar eğleniyordu. Güvenlik bizi gözden uzak bir yere getirmişti. Polis bekliyorduk. Adamlar karşımızda güvenliklerle sohbet ederken gerilmiştim.
Volta atarken anneme laf atan "Heyecanlanma kız." dedi. Duymamış gibi yapıyordum. Ama kalkıp annem ağlarken saçına dokunmasıyla bende ipler koptu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...