Sınavlardan sonraki haftasonunu da sakin bir biçimde bitirirken yılbaşı yaklaşıyordu. Bir hafta kaldığı için hediye alışverişine çıkacaktık Yonca ile. Amcadan ayın yirmi sekizi için izin alırken haftalığımı verdi. Buradaki altıncı haftam doluyordu.
Annem ayrıca yılbaşındaki hediye faslımız için para göndermişti. Arayıp "Kızım sendeki kartın internet bankacılığına giremiyorum." demesiyle yalanlarımızı sıvazlamaya başladım. Neyse ki inanmıştı. Merkeze bizi bırakırken ben Atilla' ya hala soğuktum. Yani diğer ikisine olduğumdan daha soğuktum.
Alışverişte oğlanlarla bizimkilere hediye aldım. Yonca ile birbirimizden kopup birbirimize de hediye aldıktan sonra biraz oturup kahve içtik. Hediye almak gerçekten çok zordu. Fırat' a noel babalı bir pijama takımı almıştım. Kabul etmeliyim ki en güzeli buydu. Cenk' e Yonca' nın zoruyla Yonca desenli kupa almıştım. Atilla' ya arabasının minyatürünü almıştım. Ramazan abiye şık bir bere takımı aldım. Anneme ise çok güzel bir elbise almıştım. Yonca' ya ise bir süredir istediği ayakkabıları aldım. Çalışmayı bu yüzden seviyordum. Dilediğim şeyleri alabiliyordum.
Okulda ise Yılbaşı Partisi organizasyonundan bahsediliyordu. Yonca ve ben her sene geleneğe döndürdüğümüz şekilde kutlama yapardık. Annem, Ramazan abi ve biz birimizin evinde ağaç süsler evi süslerdik. Güzel bir yemek yer, oyunlar oynar, dans eder, eğlenirdik. Gece geri sayımdan sonra ise hediyelerimizi açardık. Bu sene için Yonca ile konuşmuş geleneğimizden vazgeçmemiştik. Cenk ise parti için Yonca' ya yalaklanmıştı. Ama sonunda bu evde annem ve Ramazan abiyle birlikte olmaya karar verdiler. Verdiler diyorum çünkü ben oğlanlarla yeni yıla girmek ister miydim emin değildim. Belki onlara bağlanmaktan korkmamdı bu kadar kararsız olmam.
Yılbaşına tam bir hafta varken sınıftakiler hediyeleşmeye başladı. Okuldakilerden zarar görmüştüm ama sınıfım başkaydı. Hoşgeldin partisinden sonra ısınmıştım. Ama Hasan olayından sonra soğuklaşmıştım. Sınıftakilerin hepsi bize hediye almıştı. Yonca ile bana aldıkları şey aynıydı. Mesela Mustafa bana zarif ince bir saat almışken Yonca' ya daha spor bir saat almıştı. Ya da İsmail bana kelebekli bir kolye almışken Yonca' ya yonca şeklinde almıştı. Yonca buna epey gülmüştü. Ahmet güneş şeklinde küçük bir yüzük, Mehmet ay şeklinde japon tokası, Ali güneş gözlüğü, Yasin el kremi, Muhammed 'Portakal Şekeri' adlı kitabı, Çağrı kar adamlı panduf, Ömer yıldız şeklinde küpe, Serhat yılbaşı desenli çorap, Onur kocaman çam ağacı desenli bandana, Kadir kırmızı eldiven, Emre siyah bir bere, Hayri pembe polar şal, Burak yılan kapaklı defter ki bunun için Atilla ona baya kızarken Fırat onu kovalamıştı, Arda çok tatlı bir kupa, Şükrü kar tanesi şeklinde yastık, Zafer içinde hiç bir şey sığdıramayacağım bir çanta, Taner üstünde karışık yılbaşı desenleri olan sıcak su torbası ve Gökhan termos bardak almıştı. Hepsinin bize hediye almasına şaşırmıştık. Yani sınıfta yirmi beş kişiye hediye alınır mı? Almışlardı. Ve biz Yonca ile eksikli kalıp birbirimize bakakaldık. Atilla' lar bile herkese hediye almıştı. Yonca, Cenk' e bunu neden bize söylemediğine kızdı. Cenk ise buna ilk gelenlerin dahil olmadığını söyledi. Ve bizim misafir olduğumuzu hatırlattı. Evet bir buçuk ayımız kalmıştı.
Hediye için o gün tekrar merkeze gitmiş her birine hediyeler almıştık. Bu da biz baya maliyetli olmuştu. Çalıştığım tüm parayı harcamıştık. Ertesi gün hepsine hediye verdiğimizde Arda ve Burak kocaman sarılmış, Mehmet ve Ali göz devirmiş, Yasin, Muhammed ve Ömer nazikçe kabul etmiş, Taner, Zafer ve Şükrü kabul etmemeye çalışmış sonunda kabul etmiş, Ahmet, İsmail, Mustafa, Çağrı ve Serhat tokalaşmış, Onur, Emre, Hayri bizi Atilla' lara ispiklemiş, Kadir ve Gökhan yaptığımız jeste ağlamışlardı. Kesinlikle yirmi erkeğe hediye almak çok zordu. Ama tepkileri ile hem sinirlenmiş hem de hüzünlenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSLAN LİSESİ
ChickLit"Burası prenses gerçek dünya. Eğer gerçek dünyayla tanışmak istemiyorsan benim sabrımı zorlama ve dediğimi yap! Geldiğin yerde ne kadar şımarık olmuş olursan ol burada o tozpembe dünyandan eser yok." gözlerimden ayırmadığı gözler beni yerden yere vu...