31

223 17 95
                                    

Hastaneye gitmem gerekiyordu, çoktan 5 saat olmuştu. Mikey'i yanlız bırakmak istemiyordum, ama onu arkamdan hastaneye sürükleyemezdim.

"Tek başına kalabilir misin?" Kapının önünde beni uğurlayan Mikey'e sordum. "Çocuk değilim Yui" dedi bıkkın bir sesle.

Mikey'nin içi bomboştu şu an. Elimden geldiğince o boşluğu doldurmaya çalışacaktım. Yüzüne baktım, gülümsüyordu. Ama onun gerçek gülümsemesi değildi bu. Kimse farkını anlayamaz ama ben anlıyordum.

Ne kadar yorulduğunu anlıyorum. Normalde kayıplar insanları daha güçlü yapar, veya en dibe düşürür. Mikey dibe düştükçe daha güçlü olmak zorunda kalıyordu. Üzerindeki yuk git gide artıyordu.

Hepimizi güvende tutabilmek için çabalıyordu. Her birimiz ile teker teker ilgileniyordu. En güçlümüz olarak bize sahip çıkmaya çalışıyordu.

Ama o da hala bir çocuk, çok fazla yarası olan küçük bir çocuk. Gözlerine baktıkça sokakta karanlığın ortasında, yaralar içinde uyuduğum günleri hatırlıyorum. Mikey'nin de içi şu an öyleydi. Yaralı bir çocuktu.

Herkesi kurtarmak için savaştım hep. Her zaman bir umutla bekledim hastane kapılarında. Ama artık yanımda 7 mezar taşı vardı. Korumaya çalıştığım herkes gözlerimin önünde öldü.

Ve ben, ben Mikey'i koruyamadım. Zarar görmesini engelleyenedim.

"Yui bir sorun mu var?"

Gözlerim dolmaya başladı. Mikey'e sarılmak istiyordum ama yapmadım, buna hakkım yoktu. Başımı yere eğerken anlamaz gözlerle baktığını gördüm. Bir şeyler demek istiyordum, ayaklarına kapanıp yalvarmak. Ama bu ne işe yaradı ki? Asla kabul etmeyecekti benim suçum olduğunu.

Kapıdan çıkarken son kez Mikey'e baktım. Hala bir cevap bekliyor gibiydi. "Özür dilerim sevgilim" sessizce fısıldadım. Dışarı çıktığımda havanın soğukluğu yüzüme vurdu.

Bomboş Tokyo sokaklarında hastaneye doğru yürüyordum. Bundan sonra gerçek anlamda ne olacaktı? Hiç bir şey olamamış gibi devam edebilir miyidik?

Hastaneye geldiğimde doğrudan odama geçtim. Kapıyı kapatınca tekrardan ağlamaya başladım. "Özür dilerim Shinichiro. Kardeşlerini koruyamadım"

Göz yaşlarım hızlanırken ağlamama hıçkırıklar eşlik etti. "Emma..." O kadar zordu ki bir ölüm daha yaşamak, dayanabilecek gibi değildim.

Ağlamam şiddetlendikçe şiddetlendi. Krize girdiğimi düşünüyordum. Karşımda birisinin olduğunu hissettim. Başımı yavaşça kaldırınca Haru'yu gördüm.

Bana gülümsüyordu, o asla yüzünden eksik olmayan gülümsemesi ile. "Yui..." gülümserken yanıma eğildi. O kadar huzur dolu bir gülümsemesi vardı ki ağlamam arttı.

Bana iyice yaklaşınca ona sarıldım. "Özür diledim Yui. Seni yanlız bıraktığım için, eve geç döndüğüm için, seni babamdan koruyamadığım için, o gece öldüğüm için özür dilerim" "abi..."

Hıçkırıklarım artarken beni kendinden uzaklaştırdı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda bu sefer karşımda Shinichiro vardı.

"Nasılsın ufaklık?" Her zamanki güzel gülümsemesi ile karşımdaydı. "Shinichiro-kun..." boynuna atladım. Beni sakince karşıladı. Vücudumu sıkıca sararken bana huzur verdi."Özür dilerim Shinichiro ben-" "bu gün özür dileme sırası bizde Yui"

Tokyo Revengers | Sano ManjiroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin