Arel - 2

505 50 3
                                    

Hiç adını sormak aklına gelmemişti. Aslında buradaki hayata adapte olmaya o kadar konsantre olmuştu ki birçok şeyi yapmak aklına gelmemişti. Önünde sorunlardan oluşan bir yığın vardı ve neyi nereden çözmeye başlayacağını bilmiyordu. Her şeyin böyle üst üste geldiği anlarda ya saatlerce uyur ya da dur durak bilmeden çalışıp tüm enerjisini başka bir yere yöneltmiş olurdu. Şu an ikisini de yapamayacak gibi görünüyordu. O yüzden kafasındaki soru işaretlerini de alıp kıyafetlerini değiştirmek üzere odasına yöneldi.

Odaya girince gayriihtiyari aynaya doğru yürüdü. Yeni görüntüsüne hâlâ alışamamıştı. Aslında her aynaya baktığında içten içe nefretle doluyordu. Karşısında yanlış kararlarının bedelini ödemek zorunda olduğu bir insanın görüntüsü vardı ve o bu görüntüyü de, bu hayatı da sonsuza kadar yok etmek istiyordu. Ama tüm bunların ötesinde Sühan'dan nefret etmesinin daha farklı bir nedeni vardı. Sühan her şeye ama her şeye sahipti: güzeldi, ona destek olan bir ailesi ve arkadaşı vardı, zengindi, istediği herhangi bir şeyi elde etmek için çaba sarf etmesine gerek bile yoktu... Arya bütün bunların ne demek olduğunu neredeyse bilmiyordu bile. Ayrıca Sühan'ın tüm bunlara rağmen bu kadar aptalca tercihlerde bulunabilmiş olmasına tahammül bile edemiyordu.

Tiksintiyle yüzünü buruşturup kafasını çevirdi ve dolaba yönelip kendine bir şeyler aldı. Üstünü değiştirirken zihninde bir çift mor göz belirdi. Arel... Hâlâ aşağıda olmalıydı. Niyeyse bunu düşünmek biraz daha acele edip hızla aşağı inmesine neden oldu. Onda cevabını almak isteyeceği sorular var gibi görünüyordu.

•••

Aktuğ, Arel'e dönüp konuşmaya başladı:

- Marin'i eve bıraktım, yorgun görünüyordu.

- İyi yapmışsın, sağ ol.

O sırada Arya da üstünü değiştirmiş geliyordu ve adımlarında çok da fark edilemeyen bir acelecilik, üstünde uçuş uçuş beyaz bir elbise vardı. Aslında bu, o dönemde asillerin sık kullandığı tarzda bir gecelik modeliydi ve ev halkından olmayan birinin yanında bu şekilde bulunmak toplumda hoş karşılanmazdı. Ama Arya için de, onun dönemindeki herhangi biri için de bu klasik geceliklerle diğer elbiseler arasında böyle bir fark yoktu. O yüzden Arya bu kıyafetin bir sorun olabileceğini düşünemedi.

Arya'nın aşağı geldiğini duyan tek kişi Arel'di. Yıllarca savaş meydanlarında, her an suikastlerin pençesinde yaşadığından olsa gerek duyuları diğer insanlara göre çok daha keskindi. Arya'nın geldiğini duyunca o yöne doğru belli belirsiz kafasını çevirdi ve gördüğü manzara karşısında göz bebekleri hafifçe büyüdü.

Arya her ne kadar farkında olmasa da şu anki haliyle büyüleyici bir güzellikteydi. Omuzundan salınan saçları, hafif pembe yanakları ve ışıl ışıl gözleri ona başka bir hava katıyordu. Ama Dük'ün ilk bakışta dikkatini çeken bu değildi. Aslında Sühan'ın görünüşü onun dikkatini hiçbir zaman çekmemişti. O daha çok onu burada, bu şekilde gördüğüne şaşırmıştı.

Arel'in sohbetten kopmuş bir vaziyette başka yöne baktığını fark eden ev ahalisi de o tarafa döndü ve Arya, onların bakışlarının eşliğinde bahçeye çıktı.

- Ne oldu, neden öyle bakıyorsunuz?

Birinin durumu toparlaması gerekiyordu ve bunu yapan annesi oldu:

- Maria! Hemen buraya gel!

Birkaç saniye sonra Maria alelacele bahçeye gelince evin hanımından hafif yollu bir azar işitti.

- Onun bu halde buraya gelmesine nasıl izin verirsin, ona göz kulak olmanı söylemedim mi?

Kadın, tam özür dilemeye başlayacakken Arya bu cümlenin asıl muhatabının kendisi olduğunu düşünerek söze girdi:

Zamansızların Ardından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin