Balo günü gelip çatmıştı. Arya, bu üç günde hızlandırılmış bir programa katılmış gibi hissetti kendini. Gençlik yıllarında adabımuaşeret üzerine ülkenin sayılı isimlerinden ders almasına rağmen onun yaşadığı dönemle bu dönemin görgü kuralları çok farklıydı, bulunduğu zamana ayak uydurması gerekiyordu. Marin, bu kısa süre zarfında öğrenmesi gereken her şeyi elinden geldiğince anlatmıştı, baloya katılacak kişilerin kim olduğuna ve onlarla olan ilişkilerinin bulunduğu seviyeye kadar. Bu süreçte Sühan'la olan birtakım anılarından bahsetmeyi de unutmamıştı.
Ve sonunda hazırdı. Hafif ve güzel bir makyaj, sade ama etkileyici bir elbise, zarif ayakkabılar... Her şey mükemmel görünüyordu. Aynadaki görüntüsüne baktı bir süre. Hep, herkesin imrendiği bir güzellikte olmak nasıl bir his diye düşünürdü. İyi bir his olacağı aşikardı, bedeni başka birine ait olmasaydı eğer. Buraya geleli birkaç gün olmasına rağmen hâlâ görünümüne az bile olsa alışamamıştı.
Derin bir nefes aldı ve odasından çıktı. Herkes aşağıda onu bekliyordu. Ailesinden hoş övgüler aldıktan sonra üzerine çöken rahatlamayla birlikte baloya gitmek üzere kapıda bekleyen arabalardan birine yöneldi ve hep birlikte evden ayrıldılar.
Balo salonu muhteşem görünüyordu, heyecanına engel olmaya çalışarak gözleriyle Marin'i aradı. İşte, tam karşı tarafındaydı. Birkaç kişiyle selamlaşmak zorunda kalarak o tarafa ilerledi. Marin'in dediği gibi, Lestinya'da haberler çabuk yayılıyordu. Herkes durumundan haberdarmışçasına geçmiş olsun dileklerini iletip ufak bir sohbete girişiyordu.
Sonunda Marin'in yanına ulaştı ve başıyla hafifçe selamladı. Biraz havadan sudan konuştular ve o sırada tanımadıkları bir adam Marin'i dansa kaldırmak üzere bulundukları masaya geldi. Marin teklifi kabul edip Arya'ya göz kırparak dans alanına doğru ilerledi.
Arya tek başına otururken birkaç kişi de onu dansa kaldırmak istemişti ama Arya onları nazik bir biçimde reddetti. Balo uzun sürecekti ve en azından bir süreliğine gözlem yapmalıyım diye düşünmüştü. Öylece etrafına bakınırken diğer aile üyelerinin de bir bir dansa kalktığını görüp gülümsedi.
"Herkes ne kadar da eğleniyor gibi görünüyor, sanırım biraz kafa dağıtmanın kimseye çok da bir zararı olmuyormuş."
Birden gözleri kapıdan giren uzun boylu adama ilişti. Geçen gün pazar yerinde karşılaştığı adamdı bu. O an çok önemsememişti ama şu an daha durağan bir zihinle düşününce "Dük, o olmalı" diye geçirdi içinden. İlk gördüğü anda, olgun ifadesinden olsa gerek, aynı yaşlarda olabileceklerini düşünmüştü ama şu an bakınca kendisinden yaşça daha küçük olduğuna emindi.
Müzik devam ederken Dük, yanındaki adamıyla birlikte bir masaya yöneldi. Dük'ün yüz ifadesi bu eğlenceli ortamla hiç uyuşmuyordu ama kimse bundan şikayetçi görünmüyordu. Bir süre sonra etrafında güya sohbet etmek isteyen ama flört etmeye çalıştıkları her hallerinden belli olan birkaç kadından oluşan bir kalabalık vardı. Arya gözlerini devirip kendi kendine kimsenin duymayacağı bir şekilde mırıldandı:
- Bu kadar soğuk bir adamla kesinlikle hoş bir sohbet edeceğinizi düşündüğünüz için bir aradasınızdır hanımlar. Düşes olabilmek için bu adamın mecburiyetten olduğu belli olan buz gibi gülümsemesine ve sevgiden bihaber tavırlarına katlanmaya razısınız demek, ne aşağılayıcı!
O sırada Aktuğ yanına yaklaştı:
- Böyle güzel bir leydiye burada yalnız oturmak yakışmıyor, bir dansa ne dersiniz?
Arya, elini uzatıp dans teklifini kabul ederken Aktuğ ile alay etme fırsatını da es geçmedi:
- Ne o, kimse dans teklifinizi kabul etmediği için yalnız görünmemek adına kardeşinizi mi dansa kaldırmaya karar verdiniz beyefendi?
- Birileri olduğu masadan insanlara daha fazla öldürücü bakış atmasın diye geldim diyelim biz ona. Hem annemin sesten biraz başı ağrımış, babamla eve gideceklerdi, Murat'ı da onlara eşlik etmesi için gönderdim, onu haber vereyim dedim. Eve birlikte döneriz.
- Pekala.
Arya, dans ederken bir anda Aktuğ'un arka tarafında, biraz uzakta duran Dük'le göz göze geldi. Etrafında hâlâ birkaç kişi olsa da boyu uzun olduğundan istediği her yeri görebilecek gibi görünüyordu. Arya, bakışlarını hemen başka bir yöne çevirmiş olsa da hâlâ izleniyor gibi hissediyordu. Çaktırmadan bir kez daha bakmak istedi ve tahmininde yanılmadığını gördü. Neden bu kadar sert bir bakışa maruz kaldığını anlamak için merak eder bir tavırla Dük'ün yüzüne ters ters baktı ve o sırada müzik sonlandı. Dans edenlerden bazıları yeni müziği beklerken bir kısmı da yerlerine geri çekildi. Arya da onlardan biriydi, Dük'ü boş verip masasına doğru giderken abisinin çoktan başka biriyle eşleştiğini gördü.
Az önceki danstan sonra biraz ferahlamak istedi ve garsonun taşıdığı tepsideki soğuk içeceklerden birini alıp arkasına döndü. Ancak arkasına döner dönmez sendeledi ve neredeyse içeceğini döküyordu çünkü dans bittiğinde biraz ötede olan Dük, şu an tam da karşısındaydı. Belli etmemeye çalışsa da korkmuştu ve bunu karşısındaki adam görsün istemiyordu. O yüzden hiçbir şey olmamış gibi içeceğini masaya koyup sakin bir şekilde Dük'e baktı. Sühan, hem Arya'ya göre hem de kendi dönemindeki kadınlara göre uzundu ama Arya yine de Dük'ün yanında kendini küçücük hissetti. Bu histen rahatsız olduğu için çenesini kaldırıp ne istediğini sorar gibi dik dik Dük'e baktı.
- Sıradaki dansı benimle et.
- Bu emir mi, rica mı belli olmayan teklifi kabul mu etmem gerekiyor?
- Dük'ün dans teklifini reddetmen toplum tarafından hoş karşılanmaz ve canının sıkılacağı söylemlere maruz kalabilirsin. Beni böyle bekletmek istediğine emin misin?
- Sizin bu tehditkar konuşmanız toplum tarafından daha hoş karşılanan bir tavır sanırım, teklifi böyle ettiğinize göre.
Arya, yan tarafta dans teklifini reddettiği kişilerden birini gördü. Diğerlerini reddetmek için özel bir nedeni yoktu ama bu adamın tavırlarından öylesine tiksinmişti ki değil dans etmek, yüzünü görmek istemiyordu ve adam gözlerini ona dikmiş ikinci bir teklifte bulunmayı kurguluyor gibiydi. Onunla dans etmektense Dük'le dans etmeyi tercih ederdi. Hem derdi neymiş, öğrenmiş olurdu. Dük'ün kendisine karşılık vermesini beklemeden cümlesine devam etti:
- Ama yine de görgü kurallarına uygun bir şekilde teklifinizi yinelerseniz kabul edeceğim.
Dük sinirleniyordu ama eli biraz daha havada kalırsa daha da sinirleneceğini düşündüğünden Arya'nın dediğini yaptı. Dişlerini sıkarak konuşuyordu:
- Bu dansı bana lütfeder misiniz acaba?
Arya, yapmacık bir gülümsemeyle teklifi kabul etti ve dans alanına doğru yöneldiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?