Sıradan Bir Gün?

895 49 0
                                    

Kahvesini aldı ve masaya doğru ilerledi. Kitaba bir süre bakıp gündüz yaşadığı tuhaf olayı düşündü. O adam kimdi, bu kitabı ona neden verdi ve dahası kitapta ne yazıyordu? İlk iki sorusunun cevabını belki de hiç alamayacaktı ama en azından üçüncüsünün cevabı şu an masada duruyordu. Yavaşça masaya oturup kitabın ilginç kapağını da bir süre inceledikten sonra okumaya başladı.

Kitap Sühan adında genç bir kızın hayatını anlatıyordu. Bir süre sonra kendini kitaba kaptırdı ve 1 saat geçtiğini anlamadı bile. Birden telefonu çalınca dikkati dağıldı. Tam telefona uzanmıştı ki kimin aradığını görünce yüzünü buruşturdu; "Tuncay"

"Yine para isteyecek" diye geçirdi içinden.

Arya 9 yaşındayken önce babasını bir kaza yüzünden, hemen ardından annesini hastalıktan kaybedince bir aile onu evlatlık almıştı. Yıllarca çocukları olmayan bu ailenin Arya o aileye katıldıktan 1 sene sonra bir çocukları olmuştu, Tuncay. Aradan yıllar geçip Arya 28 yaşına geldiğinde ise üvey annesi vefat etmişti. Asla bir anne-kız ilişkileri olmamıştı ama birbirlerinden nefret de etmiyorlardı. Aslında üvey annesi iyi bir kadındı, Gülümser'di adı. İsmi gibi bir mizacı vardı. Arya'ya hep iyi davranmıştı ama Arya yaşadıkları yüzünden çok içine kapanıktı, onu annesi olarak görmüyordu. Gülümser, Arya için daha çok sevecen bir abla, bir dost gibiydi, daha fazlası değil. Üvey babası Görkem ise tam tersi karaktere sahip biriydi. Kötü karakterini hep maddi şeylerle örtmeye çalışsa da derinlerde bir yerde her an ortaya çıkmayı bekleyen bir kötülüğü vardı. Gülümser vefat ettikten sonra da tam beklendiği gibi oldu.

Bu çift birbirini çok severek evlenmişti ama uyumlu değillerdi. Bir süre sonra ilk günkü saygı ve sevgilerini yitirmişlerdi. Yüzeysel bakıldığında iyi bir iletişimleri vardı ama gerçek böyle değildi. Karakterleri çok zıttı, her ne kadar Görkem bunu saklamaya çalışsa da...

Gülümser'in ailesi zengindi ve Görkem ilk günkü aşklarını yitirmiş olmalarına rağmen kavuştuğu refahı kaybetmek istemiyordu. Yıllarca aşıkmış rolü yapmaya, olmadığı biri gibi davranmaya devam etti bu yüzden ama Gülümser vefat edince bunu yapmak için hiçbir sebebi kalmadı. Gülümser'in ailesinden kalan parayı da fütursuzca harcayınca eski meteliksiz günlerine geri döndü.

Arya 20 yaşındayken yanlarından ayrılmış, hem çalışıp hem okumuştu. Arada ziyaretlerine gitse de onlarla yaşamıyordu. Yıllar birbirini kovaladı ve Arya başarılı bir doktor oldu, şu an 32 yaşındaydı. Evet işinde başarılıydı ama o kadar, hayatta başka hiçbir varlığı yoktu. Gülümser de vefat edince Görkem'le Tuncay sürekli onu arayıp para istemeye başladı. Başta onlara karşı borçlu hissettiği için gönderiyordu, bir süre sonra telefonların ardı arkası kesilmedi tabi. Artık telefonlara bakmıyor, hiçbir şekilde ulaşamasınlar diye sürekli çalışıyordu. Ta ki sabah bunalıp kendini hiç bilmediği sokaklara atana kadar...

Bir süre sonra telefon kapandı. Tekrar çalmasını bekledi, en az üç kez aramadan rahat vermezlerdi çünkü. Ama öyle olmadı. O sırada saate baktı ve epey geç olduğunu görünce uyumaya karar verdi, yarın yorucu bir gün olacaktı...

•••

Alarmı çaldı ve alarmını kapatıp yine söylene söylene kahvaltı hazırlamaya gitti. Her gün aynı şeyleri yaşıyordu. O sırada masadaki kitapla göz göze geldi ve yanına almaya karar verdi. Boş vakit bulursam -hoş, boş vakti de olmazdı ya- okurum diye düşündü. Kahvaltısını yaptı ve hastaneye doğru yola çıktı.

Bugün normalden de yoğundu, sadece yemek yiyebileceği ufak bir zaman dilimi vardı. Yorucu bir ameliyattan çıkmıştı ve diğerinin zamanı da yaklaşıyordu. Çok da uykusu vardı. O arada kitabı çıkarıp biraz okumaya karar verdi. Belki de ihtiyar haklıydı, belki de kitap bir şeylerin karşılığını verecekti.

O sırada büyük bir gürültü koptu. Arya neler olduğunu bile anlayamadı ve ne o ana ne de sonrasına dair hiçbir şey hatırlayamayacağı şekilde her şey bulanıklaştı.

Zamansızların Ardından Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin