Arya'nın bir an başı döner gibi oldu, dizlerinin bağı çözülmüştü sanki. Ayakta durup olup biteni anlamak için çaresizce zihnini toparlamaya çalışıyordu. Kitapta olanları hatırlamak için kendini zorladı.
Birkaç dakika sonra her şey bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmeye başlamıştı: Diavol, bencil bir adamdı. Hayatı boyunca ne istese yerine getirilmesine öylesine alışmıştı ki, hayır cevabını kabul etmediği gibi beğendiği ne varsa kendisine ait olsun istiyordu. Bir gün bir kutlama için Güney Lestinya'ya gelip Sühan'ı gördüğünde de tam olarak böyle olmuştu. Yadsınamayacak bir güzelliği olan Sühan bulunduğu ortamlarda ister istemez dikkat çekiyordu. Aslında bu durumdan çok da şikayetçi değildi, ta ki Diavol'ün gerçek yüzünü görene kadar...
Her şey tam olarak nasıl oldu kimse bilmiyordu. Tek bilinen, onu gören Cattivo Dük'ünün onun görünümünden etkilendiği ve ona sahip olmayı arzuladığıydı. Ama Sühan neden kabul etmişti ki? Daha önce tanışıklıkları yoktu, birbirlerini ilk kez kutlama esnasında görmüşlerdi. Diavol de kur yapma fırsatını kaçırmamış ve mümkün olduğunca Güney Lestinya'daki kalış süresini uzatmıştı. Cattivo'ya geri dönmeden önce ise bir an önce nişan yapılmasını gizliden gizliye diretmiş ve sonunda isteğini gerçekleştirmişti.
Nişanlandıktan sonra Sühan'ın hayatında kötü şeyler olmaya devam etti ve bir gün ansızın Diavol'le evlenip Cattivo'ya gitti. Kimse nedenini anlamamıştı. İnsanların dışarıdan gördüğü tek şey birbirini severek nişanlanan bir çiftti, yine de bu kadar apar topar evlenmeleri uygunsuz kaçıyordu. Sühan'ın ailesi o dönem bunu engellemeye çalışmış ancak başarısız olmuştu. Sühan hiçbirine bir gerekçe sunmadığı gibi kendi bildiğini okumaktan da geri durmuyordu ama kimsenin bilmediği bir gerçek vardı: Sühan hamileydi. Bunun ortaya çıkması demek beraberinde büyük bir kaosun da gelmesi demekti ve Sühan'ın bununla mücadele edecek gücü yoktu.
Ama asıl problem bu da değildi. Diavol, Lestinya ziyaretleri sırasında sürekli Sühan'la kendi konutunda buluşmak istiyor ve baş başa kaldıklarında çoğu kez nahoş tavırlar sergiliyordu. Sühan, pek çok kez onu reddetmesine rağmen her seferinde daha da iğrenç hareketlerde bulunan Diavol, bir gün Sühan'la rızası dışında birlikte olmuştu. Bu durum sonraları birkaç kez daha tekrarlamış ve Sühan bunun neticesinde hamile de kalınca apar topar evlenip Cattivo'ya gitmişti. Yıllarca bir kere bile ailesini ziyarete gelmemiş, ailesinin onu görmek için Cattivo'ya gelmesine de müsaade etmemişti. Evliliği süresince 3 çocuğu olan Sühan'ın başına neler geldiğini ve daha sonra neler olduğunu öğrenemeyen Arya ise bir anda kendini burada bulmuştu.
Arya'nın anlamadığı iki şey vardı: Ailesi bu durumu ısrarla onaylamamasına rağmen Sühan, yeni tanıştığı biri için neden bu kadar gözü kara davranıyordu ve Diavol'ün gerçek yüzünü görmesine rağmen neden hâlâ onun yanındaydı? Böylesine iğrenç birinin yanında nasıl kalabilirdi? Stockholm sendromu bile diyemiyordu buna. Onun okumaya bile dayanamadığı bir hayatı yaşayan Sühan, neden her şeyi böylesine kabullenmişti?
Kitapta ara ara geçmişten kesitler de sunuluyordu ve Arya'nın tahminine göre ilerleyen bölümlerde bütün bu yaptıklarının bir açıklaması olduğunu görecekti. Ama artık böyle bir şansı da kalmamıştı. Bundan sonra tek yapabileceği şey, Sühan hakkında olabildiğince bilgi toplamaktı.
Ve bir sorun daha vardı, şu anda Sühan'ın hayatının hangi dönemindeydi? Hamile olamazdı herhalde ama Diavol'le nişanlanmıştı. Bu iki olay arasındaki bir döneme düşmüş olmalıydı. Peki Diavol buraya ne zaman gelecekti? Onu görme fikri bile midesini bulandırıyordu, bütün bunları düşünüp kendisiyle bir savaş verirken kulaklarının uğuldadığını hissetti...
•••
Dük, Arya'nın yüzünün kireç gibi bembeyaz olduğunu görünce daha fazla üstelemedi. Hafızasını kaybetmesi gerçek olsun ya da olmasın uzun zamandır bilinci yerinde değildi ve bu olayı bu kadar kısa sürede planlamış olamazdı. Daha önce planladığını düşünmek de artık komplo teorisi üretmeye girerdi, Sühan'ın o kadar nüfuzu da yoktu zaten. Ama bu söylentiyi nereden duyduğu konusunda yalan söylüyor gibiydi, en azından bu noktayı aydınlatmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?