♫♫
Hüzünler, başıma vurdu yine
Sevginin çıkmaz yollarında, senin dolaylarında
Sana dair hasretim, yüzyıllardan kalma
Aklımı kaçırıyorum bu cinnet akşamlarında
♫♫Şarkıyı söylerken Sühan'ın sesinin de güzel olduğunu fark etti. Hayata, birçok anlamda bir adım önde başladığı kesindi. Ama bugün biraz mutlu olmaya karar vermişti. O yüzden Sühan'ı ve geri kalan herkesi zihninden silip şarkısına devam ederken bir yandan da evde boş boş gezinmeyi ihmal etmedi.
♫♫
Orada her kiminleysen, belki sevgilinleysen
Söyle kumralım, için sızlamaz mı
Bilmem hatırlar mısın, gözlerim ne renkti
♫♫Bunu söyledikten sonra kendi etrafında döndü. Pastel tonlardaki pembe elbisesinin kabarık eteği ve parlak saçları etrafında uçuşurken gözlerini kapayıp daha yüksek bir tonda bir dize daha söyledi:
♫♫
Söyle kumralım, benim adım neydiii
♫♫- Sühan?
Yüzündeki gülümseme, gözlerini açıp karşısında kendisine şaşkınlıkla bakan kişiyi görünce ansızın yok oldu. En olmayacak kişiye rezil olmuştu. Hem bahsettiği kumral o değildi ki. Aslında kimse değildi. Sadece o şarkı diline dolanmıştı o kadar.
Uzun süren bakışma ve derin bir sessizlikten sonra Arya, az önceki an hiç yaşanmamış gibi konuşmaya girdi:
- Ahaha, merhaba. Nasılsın? Hangi rüzgar attı seni buraya?
Arel, ona baştan aşağı değerlendirici bir bakış attıktan sonra nihayet cevap verdi:
- Asıl sana sormalı. İyi misin sen?
Yüzünde, dünyanın en mahcup gülüşüyle yanıtladı:
- Ben mi? İyiyim işte, nasıl olsun? Koşturup duruyoruz.
"Keşke şu saçmalamam da dursa."
- Anladım.
Arel'in bu sözü üzerine yine derin bir sessizlik oluştu. Arya, içinden, birinin onu kurtarması için dua ediyordu. Bekledi, bekledi... Ama kimse onu kurtarmaya gelmedi. Saniyeler yıllar gibi geçiyordu adeta. Mutlu olmaya karar verdikten hemen sonra olacak iş değildi.
Peki Arel? O neden bir şey yapmıyordu? Durum o kadar mı kötüydü?
- Şey...
- Ben...
İkisi de bu tuhaf gerilimden rahatsız olmuş olacak ki, aynı anda kaçmak için bir yol arayışına girmişti.
- Sen söyle.
- Sen söyle.
Ve yine aynı şey olmuştu. Bunun üzerine Arya, utangaç bir şekilde güldükten sonra konuşmaya devam etti:
- Az önce gördüklerin aramızda kalsa olur mu? Hatta aramızda bile kalmasın, tamamen unutalım, ne dersin?
- Makul.
Net bir cevap ve yine sessizlik... Ama Arya, bu seferkini fazla uzatmaya niyetli değildi.
- Ee, neden geldin?
- Konuşmak için.
Arya, şaşırmıştı:
- Benimle mi?
- Yok, babanla.
- Efendim?
- Babanla konuşmamız lazım, yani sizinle. Seninle de. Hepinizle.
Arel, bugün kesinlikle kendini ifade etmekte zorlanıyordu. Konuşmaktan pek haz ettiği de söylenemezdi ama en azından, konuştuğunda doğru düzgün konuşurdu. Kendini içten içe kınayarak devam etti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?