- Kutal, daha hızlı!
Arya'yı yerde baygın bir şekilde görünce içinde bir şeyler kopmuştu sanki. Bir sızı hissediyordu adeta ama nedeninin ne olduğunu kendisi de kestiremiyordu, buna vakti de yoktu zaten. Vakti olsaydı eğer Arden'e verdiği sözü tutamayıp onun zarar görmesine neden olduğu için mi yoksa karşısındaki kişinin kendisinde uyandırdığı yeni duygulardan dolayı mı böyle hissettiğini düşünebilirdi ama yapamadı. Zihninde, Arya'yı ne olursa olsun kurtarmak dışında hiçbir düşünce yoktu.
Bu yüzden apar topar onu kucaklayıp ata bindirmişti. Bu yüzden ölmemesi için içten içe yalvarıp duruyordu. Ölmemeliydi.
- Sühan, böyle gidemezsin. Böyle olmaz!
Sesi emir veriyor gibiydi.
- Sühan...
İkinci kez adını söylediğinde otoriter sesi, yerini titreyen bir tınıya bırakmıştı. Ölmemesi gerekiyordu. Eskiden olsa yine bu şekilde endişelenir miydi bilmiyordu ama şimdi endişeliydi işte. Sanki şu anda onu bırakıp giderse sonsuza dek yarım kalacak gibiydi. Endişeyle yüzüne baktı:
- Beni bırakamazsın, duydun mu? İnat et her zamanki gibi. Hatta kalk, benimle kavga et yine. Ama bir yere gitmene izin vermiyorum. O kadar badire atlatıp böyle pes edemezsin.
Başını kaldırıp ileri baktı. Kutal, son sürat malikaneye ilerliyordu ve etraftaki görüntüler, hızlıca yerini yenilerine bırakıyordu. Gidişleri konusunda bir sorun olmadığına kanaat getirince tekrar Arya'ya baktı.
- Defalarca sordun ya sana güveniyor muyum diye. Güvenmiyorum. Duyuyor musun beni? Sana zerre kadar güvenmiyorum. Beni sana ikna etmen lazım.
Arya'yı sıkıca kendine bastırırken devam etti:
- Sana güvenene kadar benimle zıtlaşıp tartışman lazım. Hadi, bir şey söyle!
Ama cevap yoktu. Arel, aklındaki en kötü ihtimalin çoktan gerçekleşmiş olmasından korkuyordu.
- Kutal, hadi kızım, daha hızlı!
Hiçbir şey yapamıyordu. Elinden atını dolu dizgin eve sürmekten başka hiçbir şey gelmiyordu. En son kardeşi gözlerinin önünde kendini öldürdüğünde böyle hissetmişti. Aynı şeyin ikinci kez yaşanmasına izin veremezdi.
"Bu çok bencilce bir istek olacak biliyorum ama ondan nefret etsen bile benim için ona göz kulak ol lütfen. O sandığın kadar kötü biri değil."
Birden kardeşinin son sözleri zihninde yankılanmaya başladı.
- Koruyamadım.
Çaresizce mırıldanıp Arya'nın masum yüzüne son bir kez baktı. Tabi ki de karşısında artık sandığı kadar kötü biri yoktu.
Arden haklıydı.
•••
- Şahsüvar, Ekselansları'nı gördün mü? Yanılmıyorsam en son Küçük Hanım'la çıkmıştı ama hâlâ geri dönmedi. Küçük Hanım'ın ailesine haber vermemiz gerekebilir.
- Ne bileyim ben Augustin?! Sabahtan beri dışarıdayım. Hem Küçük Hanım Ekselansları'nın yanındaysa bir şey olmaz ona, boşuna endişeleniyorsun.
Şahsüvar cümlesini bitirir bitirmez koridorda kükremeye benzeyen bir ses yankılandı.
- AUGUSTIN! ŞAHSÜVAR!
Tehlike çanları çalıyordu. Kesinlikle bir şey olmuştu. Arel'in gece gece böyle tedirgin bir sesle bağırmasının başka açıklaması yoktu. Dolayısıyla ikisi de ismini duyar duymaz sesin geldiği yöne koştu ve gördükleri karşısında bir an donakaldılar. Arel, kucağında Arya'yla onlara doğru geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasyHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?